Faruk Nafiz’in; Ulukışla’dan Orta Anadolu’ya yaptığı bir yolculuğu konu alan ünlü Han Duvarları şiirinde, “Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar / Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar” dizeleriyle de bildiğimiz kervansaraylar, uzun bir dönem boyunca ülkenin ekonomik hayatı için önemli bir yer teşkil etti. Çoğunlukla at, eşek ve develerle kara nakliyatı yapan kervanlar birçok vilayete mal taşır, kış vakti geceleri, yaz vakti gündüzleri kervansaraylarda konaklar ve küçük para işlemlerini gerçekleştirirlerdi. Kervansaraylar kaynaklarda han ve ribat olarak anılsalar da, han imalat ve ticaretin beraber yapıldığı yapılara denirdi. Ribat ise sınırboylarındaki askeri amaçlı yapılar olup, zamanla birçok bölgede kervansaraya dönüştürülmüştür. En erken Türk kervansarayı olan Ribat-ı Mahi ise Gazneli Mahmud’un emriyle Firdevsi’nin anısına yapılmış olup, ribat adının geçmesi bu geleneğe dayanır. Anadolu Selçuklu döneminde, Başane Kervansarayı’na avludan daha dar bir hol konulması sebebiyle, bu sultan hanlarının öncüsü olarak kabul edilir.
12. yüzyılda Anadolu’nun uluslararası ticaret konusunda önemli bir merkez haline gelmesiyle, kervansarayların sayısında artış yaşanmıştır. Ana ve ara yollar dahil, ülkenin her yerinde kurulan bu yapılar sultanlar ve devlet adamları tarafından vakıf şeklinde yaptırılırdı. Kervanlar 3 gün boyunca misafir sayılır, hiçbir ücret ödemezlerdi. Bir kale görüntüsü çizen bu kervansaraylarda güvenlik konusuna da ayrıca önem verilirdi. Bunların yanısıra hamam, mescid, eczahane, hekim, nalbant, veteriner ve araba tamircisi gibi hizmetler de sunulmuş, fakirlere bu hizmetler bedava verilmiştir.
Osmanlı’da kervansaraylar, genellikle nüfusun az olduğu toprakları geliştirmek üzere kurulan menzil külliyelerinin içinde bulunurdu. Bu kervansarayların açık avlusu ve kapalı bölümleri bulunur, bu kapalı bölümlerde ahırlar, depolar, yönetim birimleri yer alırdı. Yolcuların kaldığı bölümde ise sedirler ve ocaklar bulunurdu. Diyarbakır’daki Hüsrev Paşa Kervansarayı, Safranbolu’daki Cinci Hanı ve Erzurum’daki Rüstem Paşa Kervansarayı iki katlı olmasına rağmen Merzifon Kara Mustafa Paşa Kervansarayı dört katlı bir yapıya sahip olup her kat başka amaçlarla kullanılır. Bu kervansaraylarda Selçuklu’larda görülen kale biçimi yerini dışarıyla bağlantısı yüksek, cephelerinde dükkanların olduğu bir yapıya geçilmiştir. Binalardaki bu değişimin aksine Osmanlılar da Selçuklular gibi, askerlerin konaklaması için, aynı zamanda büyük külliyelerin parçası olan kervansaraylar inşa etmişlerdir.