El-Harizmi’nin namaz vakitlerini belirlemek üzere üstünde çalıştığı pergelle birlikte, hemen hemen tüm saat türlerinde işleyen örnekler üretilmeye başlandı. Zaman içinde, geometri ve astronomi ışığında geliştirilen güneş saatlerinin, Arşimed prensibini temel alan su saatlerinin ve özgün mum saatlerinin kullanımı basitleşti ve taşıması kolaylaştı.
Bütün bu gelişmeler içerisinde; daha sonraları, yani 16. yüzyılda Avrupa’daki meslektaşlarına ilham verecek olan el-Cezeri de mekanik bilimi ve su saatleri üzerinde yoğun çalışmalar yapıyordu. 12. yüzyılda Şırnak’ın Cizre ilçesinde doğan ve bu yüzden de Cezeri mahlasını alan bilgin, su saatleri ve diğer çalışmalarıyla sibernetik alanının da ilk adımlarını atıyordu. El-Cezeri teoriden çok pratiğe yöneldi. Otomatik sistemler ve bunlar arasında kurduğu denge, bu tarih için oldukça erken ve parlak gelişmelerdi. Öyle ki, otomatik kontrollü bir makineyi bir daha ancak 600 yıl sonra görebiliyoruz.
El-Cezeri’nin bu su saatleri arasında belki de en ilginci filli saat. Birbirinden farklı figürlerin doğru kompoziyon içine yerleştirilmesiyle oluşan renkli görsel ve birçok düzeneğin tek bir sistemde sergilediği uyumlu çalışmayla filli saat, türünün en uç örneklerinden biri. 2 buçuk metrelik saat, günü 24 eşit parçaya ayırır ve işaretini her yarım saatte bir verir. Bu kompleks yapı şamandıra sistemiyle işler. Filin sırtında bulunan katip her yarım saati elindeki kalemi çizelge üzerinde kaydırarak belirtir. Yarım ve tam saatleri birbirinden ayırmak içinse filin üzerindeki bir figür tam saatlerde sağ, yarım saatlerde sol elini kaldırır. Bu yarım saatlik ara tamamlanınca bir ip yardımıyla kuleden bir küre bırakılır. Küre, saate yerleştirilen figürlerin hepsini hareket ettirmeye başlar. Bir kuş döner, kulenin üstündeki adam ellerini kaldırır, iki yılan aşağı doğru hareket eder. Son olarak filin boynundaki katibin sağ eliyle file sol eliyle trompete vurmasıyla da düzenek diğer yarım saatlik bölüm için ilk haline çevrilmiş olur.