Dosya Haberler

Anadolu’nun Sineması – III

Arda Akıncı / 24.03.2016

1896 yılında Osmanlı coğrafyasına, Sponeck Birahanesi ile giren sinematograf, cumhuriyetin kurulduğu döneme kadar önemli bir gelişme kaydetmiştir. Sinemanın gelişmesi konusunda gerek özel gerek de devlet girişimleri bulunmuş, bunlarla birlikte genellikle İstanbul’da bir de seyirci kitlesi oluşmaya başlamıştır. XX. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Türkler tarafından filmeler çekilmeye başlandığını, sinematograf veya Osmanlıların deyimiyle canlı fotoğrafa birçok kişinin merak saldığını daha önceki iki yazıda aktarmıştık.

Lakin erken cumhuriyet döneminde sinemanın Anadolu coğrafyasındaki seyrine geçmeden önce sinema ve sinematograf için bir parantez açmak gerekiyor. XX. yüzyılın başından itibaren sinematograf ve sinemanın artan popülerliğini sadece halklar değil devletler ve hükümetler de fark etmişlerdi ki I. Dünya Savaşı süresince sinema hükümetler elinde bir propaganda aracı olarak kullanıldı. Gerek cephe gerisinde sevdiklerini bekleyen aileler – yani neredeyse askerler dışında geri kalan insanların tamamı – gerek de askerlerin o zamana kadar görülmüş en büyük felaketlerden bir tanesi sürüp giderken moralini yüksek tutmak amacıyla birçok film çekildi.

1. Dünya Savaşı’nda yer alan hemen hemen her devlet kendi orduları içerisinde sinema bu yolla yapılacak propaganda için kollar kurdu. Burada görevli askerlerin cephelerde çektikleri filmler hem kendi ülkelerinde – askerlere ve sivillere – hem de savaşa müdahil olmayan tarafsız ülkelerde gösteriliyordu. Bu şekilde ülkeler hem kendi vatandaşlarının moralleri yüksek tutuluyordu hem de savaşa dahil olmayan ülkelerde sempati kazanmasına yardımcı oluyordu.

Osmanlılar da savaşa katılan diğer ülkeler gibi sinematograf ile tanışıklığı daha çok yeniydi. İtilaf ve İttifak devletlerinden birçoğu ordularında propaganda için yeni kollar oluştururken Osmanlı ise bu konuda bir süre adım atmadı. Devlet-i Aliyye’nin Avrupa’da bulunan elçileri ise sık sık bu konuda harekete geçilmesi, Osmanlı ordusu ile ilgili filmlerin çekilmesi ve bunların Avrupa’da gösterilmesi gerektiğine dair raporları gerek Hariciye gerekse Harbiye Nazırlıklarına gönderiyorlardı. Bu raporları dikkate alan Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, Umumî Harp devam ederken 1916 yılında Merkez Ordu Sinema Dairesi’nin kurulması için emir verdi.

1916’da Merkez Ordu Sinema Dairesi’nin kurulması ile birlikte sinema konusunda yetenekli ve becerikli birçok kimse, yanlarında yine bu konulardan anlayan askerler ile birlikte cephelerde muharebeleri kaydetmeye başladılar. Bu muharebeler propaganda amacı ile farklı yerlerde kullanılmaya başlandı. Cephe gerisindekilerin savaşın gidişatına dair morallerini yüksek tutmak amacıyla kullanıldığı gibi, asker ve polis mekteplerinde de öğrencilere gösteriliyordu. Bu filmlerin mekteplerde gösterilmesini sağlayarak Merkez Kumandanlığı talebeler arasında askerliğe temayül ve vatan sevgisi gibi ulvi hisler uyanacağına inanıyordu.

 

Kaynakça

Ali Özuyar, Türk Sinema Tarihinden Fragmanlar (1896-1945)

Yeni Haberler