Uygarlığın beşiği olmuş ve insanlık tarihinin her aşamasına şahitlik etmiş Anadolu, bir eşi daha bulunmayan tarihî ve kültürel zenginliğe sahip. Yazılı tarihin başladığı Mezopotamya’dan Batı’ya açılan kapı olması Anadolu’yu önemli bir uğrak yeri haline getirmekle kalmamış, bereketli toprakları ve doğal cazibesiyle pek çok medeniyete de ev sahipliği yapmış.
Anadolu’nun azalmayıp giderek artan cazibesi, sahip olduğu mirasın korunması noktasında pek çok sorun yaşanmasına da neden oluyor. İzinsiz kazıları yürütenlerin veya kaçakçıların bavullarında yurt dışına kaçırılan tarihî eserler meselesi, neredeyse her köşesi açık hava müzesi niteliğindeki ülkemiz için büyük önem taşıyor. Anadolu uygarlıklarının mirası olan tarih ve kültür varlıklarının pek çoğu, tıpkı Mısır ve Mezopotamya’ya ait eserler gibi, bugün hayranlıkla gezdiğimiz Louvre, British Museum gibi büyük müzelerde sergileniyor.
Yurt dışına kaçırılan eserler dönüş yolunda
Türkiye’de tarihî eser kaçakçılığının 1950’lerde hız kazandığı biliniyor. O dönemde Alman, Fransız ve İngiliz arkeologların kazıları yürütmesi ve bu ülkelerin sahip olduğu maddi olanaklar nedeniyle önüne geçilemez bir hal alan kaçakçılık, son yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da gündeminde yer alıyor.
Ait oldukları topraklara dönmeleri için çalışma yürütülen eserlerin başında Boğazköy Sfenksi geliyor. Boğazköy’de, 1906-1907 ve 1911-1912 yıllarında Müze-i Hümayun başkanlığında ve Alman heyet üyelerinin de katılımıyla yapılan kazılarda Hitit Kraliyet Arşivi’ne ait 10 bin 400 civarında tablet ve iki sfenks bulunmuştu. Bu eserler temizleme, onarım ve yayın çalışmaları için -iade edilmek üzere- Alman kazı ekibi üyeleri tarafından Berlin’e götürülmüş, onarımları tamamlanan 3 bin civarında tablet ile sfenkslerden biri ve bu sfenkse ait kanat parçaları 1924-1942 yılları arasında Türkiye’ye iade edilmişti. O günden bu yana sürdürülen görüşmeler sonucu 2011 yılında iadesi sağlanan Boğazköy Sfenksi, restorasyon çalışmaları tamamlanarak diğer eşiyle birlikte Boğazköy Müzesi’nde sergilenmeye başladı.
1980’de Perge Örenyeri’nde yürütülen arkeolojik kazılarda alt yarısı çıkarılan Herakles heykelinin, üst yarısının Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nde bulunduğu 1990 yılında tespit edilmişti. 2011’de ülkemize iade edilen heykelin alt bölümü, üst bölümüyle birleştirildi ve Antalya Müzesi’nde sergileniyor.
Son dönemde Türkiye’ye iadesi sağlanan bir diğer kaçırılmış eser de Orpheus Mozaiği. Antik Yunan mitolojisinde müzik ve şiirle özdeşleştirilen ozan Orpheus’un vahşi hayvanları ehlileştirme sahnesinin yer aldığı Roma Dönemi’ne ait mozaik panonun Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Dallas Sanat Müzesi’nde sergilendiği tespit edilmişti. 1998 yılında kaçak kazı ile ortaya çıkarılıp Amerika’ya kaçırıldığı anlaşılan mozaiğin iadesi 2012’de sağlandı. Orpheus Mozaiği bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde meraklılarını bekliyor.
Uşak Müzesi Müdürlüğü’nden sahtesi ile değiştirilip Almanya’ya kaçırılan Kanatlı Denizatı Broşu, tam bir serüven yaşamış. “Interpol Çalıntı Sanat Eserleri Veri Tabanı” aracılığıyla yeri tespit edilen eser, 2013’te getirilerek Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü’ne teslim edildi. Broş, Lidyalılardan kalma hazinenin önemli bir parçası.
1998 yılından bu yana Interpol tarafından aranan Aksaray Ulu Camii Kapı Kanatları’nın iadesi ise 2013’te sağlandı. Bu kapı kanatları, Karamanoğlu dönemi camiinin Selçuklu ahşap işçiliğinin değerli bir örneği olan minberine ait. Eser artık Ankara Etnografya Müzesi Müdürlüğü’nün koruması altında.
Türkiye’ye iadesi sağlanan eserler arasında takılardan oluşan Troya eserleri, Bursa Sinanpaşa Camii’nin çinileri, Tatarlı tümülüsüne ait ahşaplar, Sardis kökenli tıp aletleri, Roma dönemine tarihlenen mermer yazıtlar, çeşitli heykeller ve sikkelerden oluşan çok sayıda eser yer alıyor. Yine onlarcası için görüşmeler sürdürülürken, iadesi sağlanamayacak olanların hangi müze ve koleksiyonerin elinde bulunduğu da takip ediliyor.