Carlos Fuentes’in kitabı, Artemio Cruz’un Ölümü, Latin Amerikan romanının zirvesidir. Belli derecede William Faulkner etkisi altında yazılmış olmakla birlikte (romanın karakterin ölüm ânı üzerinden kurgulanması Faulkner’ın Döşeğimde Ölürken romanını hatırlatır) Fuentes’in özgünlüğü ortadadır. Artemio Cruz ölüm döşeğinde o ân orada bulunmak ve etrafındakilere zihinsel tepkiler vermekle geçmişi hatırlamak arasında gidip gelir. Faulkner’ın bulanık ve karışık dünyasına fazla benzemeyen, karakterin o ânı, geçmişi ve bunlar üzerinden anlatılan Meksika gibi temalar sayesinde Artemio Cruz’un Ölümü kendi konusunu yaratmayı başarır. Artemio Cruz yetmiş bir yaşında bir toprak ve medya baronudur ve ölmek üzeredir. Hikayenin girişinde kızı ve karısıyla karşılıklı nefret ilişkisi içinde olduklarını öğreniriz. Ailenin ölüm döşeğindeki babadan istediği tek şey vasiyetinin yerini öğrenmek. Artemio Cruz’un güvendiği tek kişi yardımcısı Padilla. Cruz, Meksika Devrimi’ne katılmış bir asker. Devrim sonrası kargaşa ortamında en yakın arkadaşına ihanet ediyor ve ölmesine neden oluyor; ölen arkadaşının kızkardeşini kendisiyle evlenmeye zorlayıp zengin bir toprak ağası oluyor. Hayatını tamamen mal mülk ve mevki elde etmek için yaşayan Cruz’un bu hırsı tek oğlu Lorenzo’nun ölümüne neden olacaktır. Birçok eleştirmen Fuentes’in Artemio Cruz’un kişiliği ve hayat hikayesi üzerinden bir modern Meksika tarihi anlattığı kanısında. Bu kanaate katılmamak mümkün değil. Zor şartlarda geçen çocukluğu Artemio Cruz’u güvensiz, inançsız, muhteris biri yapmıştır. Devrim ve Devrim sonrası kaos ortamı bu güvensiz ihtirası daha da körüklemiş ve Cruz, şansının da yardımıyla materyalist bir zafer elde etmiştir. Modern Latin Amerika siyasasına bakınca benzeri yüzlerce, binlerce hikaye görmek mümkün. Fuentes büyüsel gerçekçilik atmosferi ve üslubuyla politik anlatıyı birleştirme başarısı gösteriyor.