Bugün Köprülü’yü, Tanpınar’ı okuyoruz. Nurullah Ataç’ı okuduğumuzdan pek emin değilim. Kim okur, daha doğrusu kim okuyabilir Nurullah Ataç’ı? Hem ne maksatla Nurullah Ataç okuruz? İdeolojik kaygılarla kitaplığında Ataç kitapları bulunduranları hemen geçelim. Mesleği edebiyat olanları da geçelim. Sıradan adam, edebiyat meraklısı, bir şey öğrenmek isteyen genç insanlar Ataç okuyor mu, okuyabilir mi? Ataç okunmuyor. Yani bir hayli eskimiştir Ataç; eskimeyen tarafı yazdıklarında değil, temsil ettiklerindedir. Ataç, yeni kurulan bir devletin resmi edebiyatını temsil eder. Yani olmayan ama oldurulmak istenen edebiyatı. Cumhuriyet edebiyatının, inkılap edebiyatının, Kemalist modernin rol modelidir Nurullah Ataç. Yargıcıdır da aynı zamanda. Divan edebiyatına hayır, halk edebiyatına iki kere hayır, yeni edebiyata evet; Garip’e aferin pekiyi, İkinci Yeni’ye otur sıfır. Büyük bir telaş içindedir Ataç. Sürekli sınav kağıdı okuyup not vermek zorunda olan öğretmenler gibi davranır. Okuduğu her şeye iyi ve kötü nazarıyla bakar. Bu bakımdan tam bir Türktür yahut Doğuludur diyebiliriz. Tam da kaçmak, kurtulmak, yok etmek istediği şey. “Bizde kritik düşünce yoktur” deyip sayfalar dolusu küfür eden bir kısım günümüz entelektüelinin, özellikle Murat Belge tipindekilerin atası sayılabilir Ataç. Kendinden ve çevresinden, “cemaatinden” memnun değildir. Türk edebiyatının Batıya açılan penceresi, diyeceğiz nerdeyse; ama Batı edebiyatı konusunda Cemil Meriç veya Tanpınar’ın eline su dökemez. Ataç bir “çağdaşlık” tutkunudur. Çağdaşlık ve Batılılık onda o kadar büyük bir kompleks ki, biraz geçmişi andırıyor diye İkinci Yeni’ye düşman kesilmiştir. İkinci Yeni’nin tam da onun istediği çağdaşlığı (ama onun istediği tatta değil) tesis edeceğini görememiştir. Ataç’ın körlükleri bağımsız bir kitaba mevzu olabilecek kadar çoktur. Onu hâlâ yeni kılan da budur.