Osmanlıların fetihleri Hersek bölgesine ulaşmadan önce Neretva Köprüsü’nün etrafında yaşayan halk, babasına isyan eden Prens Hervegovic’in hakimiyetindeydi. Tahtadan bir köprünün çevresinde yaşadıklarından “Mostariler” (Köprücüler) adıyla anılan bölgede babası tarafından kısa sürede alt edilen prensin şehirden çekilmesinden hemen sonra Osmanlı ülkesinin fethi yaşandı. Nehrin sol kıyısında başlayan köy 16 Hristiyan aileye aitti ve bu aileler kısa sürede Mostar’ın askeri ve ticari açıdan yükselişini izlediler. Bu yükseliş sırasında şehre gelen Müslüman sayısı arttı ve buraya bir cami yapıldı. İki ayrı dine mensup Mostar halkının yaşadığı hoşgörü dünyası, 1557’de Karagöz Bey’in talimatıyla inşasına başlanan Mostar Köprüsü’yle de vücut bulmuş oldu.
Hersek’in merkez bölgesi; Blagaj’dan, devlet için değeri yükselen Mostar’a doğru kaydıkça, Osmanlı hakimiyetinin zirvesini yaşayan Sultan Süleyman, Mimar Sinan’a Neretva’nın üzerini örtecek bir köprü emri erdi. Sinan çok geçmeden öğrencisi Mimar Hayruddin’e bu köprü tasarısından bahsetti. Hayruddin, çocukluğunu geçirdiği şehre eşsiz bir köprü hediye etmek için haliyle çok sabırsızdı. Sivri kemerli ve tek gözlü yekpare köprü için 456 kalıp taş çıkarttı. İslamiyet’i simgeleyen hilal şekli ve Allah’ın 99 ismi için koyulan 99 basamağıyla Mostar Köprüsü, 1878’e kadar ezanın üzerinde okunduğu bir köprü oldu. Neretva’nın en derin ve en dar yerinde 400 yılı aşkın bir süredir güzelliğinden hiçbir şey kaybetmedi.
Boşnak gençlerin ortasından nehre atlayarak cesaret gösterisi yaptıkları Mostar, Hırvat ve Müslüman halkı bağladığı için de hep korunması gereken bir yük taşıyordu. Mostarlı ilim adamları köprü manzaralı köşklerinde çağının sorunları üzerine toplantılar yaparken Avusturya-Macaristan askerleri 1878’de aynı yerde zaferlerini kutladılar. Görüntüsünün estetiği ve taşıdığı manevi ağırlıkla ünü dünyanın dört köşesine yayılan Mostar Köprüsü, 9 Kasım 1993’te Bosna Savaşı sırasında yerle bir oldu. Köprünün yıkılma hikayesi başta Türk halkı olmak üzere tüm Müslümanlarca büyük tepki çekti. UNESCO ve TİKA’nın ortak çalışması sonucu 23 Temmuz 2004’te köprü özgün haline döndürüldü. Türk Mimarisi’ndeki muazzam yerini hiçbir zaman kaybetmeyen bu anıtı belki de en iyi Hans Joachim Kissling’in sözleri tarif ediyor: “Kıyamet günündeki sırat köprüsünü bir mecaz olmaktan çıkarıp elle tutulup gözle görülebilir bir sembol haline, başka hiçbir eser hiçbir yerde büyük üstat Mimar Hayreddin’in Mostar Köprüsü kadar dile getiremez.”