Muallim Naci’nin Istılahat-ı Edebiyye’si, Recaizade’nin Talim-i Edebiyat’ı dururken çok daha yakın zamanlı bir kitabı Eskimeyen Kitaplar arasına koymamız özellikle Türk edebiyatı eğitimi almış veya bu alanda derinleşmiş okuyucuya şaşırtıcı görünecektir. Ne var ki, burada edebiyat veya fikir tarihi yazmıyoruz; daha geniş düzlemli bir okuyucu katmanına, okunabilecek klasik eserler öneriyoruz. Naci’nin kitabı eksiktir, Recaizade’nin kitabı ise özneldir, Edebiyatı Cedide’nin müdafası gibidir, ancak o tarafıyla değerlidir. Üstelik bu iki kitap ve belagat alanına kısmen de olsa girmiş kitaplar genellikle Arap belagatından ve dahası modern edebiyattan yani Batı edebiyatından kopuk metinlerdir. Bugünün bilgileri veya bakış açılarıyla okunmalarında büyük güçlükler vardır. Bu bakımdan, Kaya Bilgegil’in Belagat’ı arada duruyor diyebiliriz. Aradadır; çünkü hem modern Türk edebiyatına atıflar vardır hem Arap belagatından haberdar bir kitaptır hem de özellikle terimlerin Fransızcasını vermesi sayesinde Batı filolojilerine de açık bir kitaptır. Ki belagat dediğimiz şey “açık yapıt” tarzı bir şey olmak zorundadır. Edebiyat sona ermediğine göre, edebiyatın öz bilgisi, temel düsturları demek olan belagat da tamamlanamaz. İnsan bunu Bilgegil’in sakin bir üslupla ve zengin ayrıntılarla kaleme alınmış Belagat’ında açıkça görebiliyor. Ne var ki, Bilgegil’in kitabının eskimemişliği sonra gelen belagat kitaplarının yetersizliğiyle de ilgilidir. Bunların çoğu edebiyat profesörleri tarafından lisans öğrencisinin acil ve pratik gereksinimlerini karşılamak üzere ve haliyle ders kitabı indirgenmişliği içinde yazılmış son derece önemsiz kitaplardır. Sonuçta Bilgegil’in kitabı da bir ders kitabıdır ve yazarı da bir edebiyat profesörüdür; ama Ali Nihat Tarlan gibi, Mehmet Kaplan gibi, Mehmet Çavuşoğlu ve Pertev Naili Boratav gibi bir profesör. Yani kendisi tam olarak teorisyen olmasa bile iyi bir akademisyenin sahip olabileceğinden daha fazla erdeme sahip, sahici bir teorisyene bilgisiyle öncülük edebilecek bir profesör. İşte, Profesör M. Kaya Bilgegil’in Belagat’ının eskimeyen tarafını yazarın bu erdemi, yani kısmen yaratıcı bilim adamı kişiliği oluşturuyor. Öte tarafta, kitabın iki önemli zaafı var. Birincisi başlığındadır: Bilgegil’in Belagat’ı bir edebiyat görüşüne, yani saf şiir anlayışına yakın olmakla birlikte adındaki “teori” kelimesini hakkeden bir kitap sayılmaz. İkinci zaafsa kitabın bölümlenişindedir. Bu karmakarışık bölümleniş, zengin ayrıntılar verebilmek için bu kadar dağınık olmak gerekir mi, sorusunu getiriyor insanın aklına. Bunun altında muhtemelen teorik zayıflık yatıyor. Tıpkı “ihsa-ül ulum” yani bilimlerin dizilişinde olduğu gibi, sanatların düzeninde de en iyi profesörlerimizin bile nispeten zayıf olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Batının retorik ve estetik alanında ortaya koyduğu devasa gayretin yanında, bizim belagat kitaplarımız ve bunlar içinde bize göre en sağlamı olan Bilgegil Belagat’ı işin sadece abecesi sayılır. İnsana okumayı söktüren doğru ve dürüst bir abece ama…