Üç önemli dönemi var Turgut Uyar şiirinin. Memleketçi, nispeten uysal(cı) ve iyimser, geleceğe umutla bakan, Cumhuriyet iktidarının yarattığı insanın şiirde yaratılması ameliyesine dayalı şiirlerinin oluşturduğu dönem. Büyük Saat’in ilk iki kitabı bu döneme girer. Bu kitaplardaki bazı şiirler Uyar’ın büyük temalarını (büyük yalnızlık, büyük kavga, büyük insan kütlelerine yönelik büyük idealistik çağrılar veya sorgulamalar, büyük şehvetler ve büyük gerçekler, büyük imgeler vesaire) müjdelese de sonuç itibariyle dönemin genel şiirsel eğilimlerini yansıtmakla yetinen kitaplardır. 1950’lerin ortasından itibaren Turgut Uyar’ı Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’nın, biraz da Ece Ayhan ve sonradan onlara katılan İlhan Berk’in de katkılarıyla başlattıkları İkinci Yeni akımının içinde buluyoruz. Aslında hiçbir zaman tam anlamıyla bir İkinci Yeni şairi, bir imgeci, bir modern olmamıştır Turgut Uyar. Ama yeni gelenlerin getirdiği sanatsal, siyasi, insani değişim ve eleştiri tavrını onlarla paylaşmış ve İkinci Yeni akımına büyük güç desteği sunmuştur. Bu da onun ikinci dönemini işaretler. Şöyle böyle 1954 yılıyla ve Tel Cambazının Tel Üstünde Kendi Kendine Söylediğidir dramatik monoloğuyla başlatabileceğimiz bu dönem, Malatyalı Abdo İçin Bir Konuşma şiirinin çıktığı 1967 yılına ve bu şiiri de içeren Her Pazartesi kitabına kadar nerdeyse 15 yıl kadar sürer. Bu dönemin başlıca özelliği sanatsal kurguyla toplumsal kurgunun birbirinden bağımsız, her biri kendi içinde özerk olmakla birlikte eşzamanlı bir şekilde şiirin içinde işlemesidir. Bu dönemin şiirleri Turgut Uyar’ın en verimli ve en etkili şiirleri kabul edilir, oldukça geniş kesimlerden son derece az sayıda okuyucusu olan sıkı şiirlerdir. Bu şiirlerin çoğu eleştirel saptamalarla henüz yeterince yıpratılamamıştır bile. Şairin hem önceki hem de sonraki dönemine göre daha canlı ve güncel görünmeye devam etmektedirler. Terziler Geldiler, Tel Cambazı, Geyikli Gece, Göğe Bakma Durağı ve bütün bunların daha üst bir katını oluşturması için yazılmış fakat bize göre tam başarılı olamamış Ölü Yıkayıcılar gibi şiirler bu dönemin şaheserleri arasındadır. Sonraki dönem, yani az çok Divan kitabıyla başlayan ve bir kitaptan diğerine sanatsal ve toplumsal merkezi kayan ve Uyar’ın aramızdan ayrıldığı 1985 yılına kadar süren üçüncü dönemse şairi yeni şiirin, modernizmin ustalarından biri olarak şiirin bir şekilde içinde tutmakla birlikte yeni kuşaklara önerebileceği fazla bir şey yoktur. Öte tarafta, Turgut Uyar’ın sürekli okuyucularının da Uyar okumaya katlanamayan daha zayıf okuyucu halkalarının da zevkle ve belli bir sempatiyle okuduğu şiirler vardır bu dönemin içinde. Ne olursa olsun, 1954-67 dönemi Uyar şiirinin en yüksek ustalık mevkii olmasının yanı sıra modernist şiirimizin de zirvelerinden birini işgal etmekte ve bütün şiir geleneğimiz içinde tam olarak nerede durduğu tespit edilmesi gereken bir poetik ve toplumsal öneriyi içinde barındırmaktadır. Turgut Uyar şiiri okuyucu ufkunda etkisini tüketmiş olmak bir tarafa, okuyucuya daha yeni yeni açılan şiirlerimizin başında gelmektedir. Uyar’ı hangi önceki ve hangi sonraki şairlerimizin şiirine göre okumamız gerektiği bile henüz tam bir mutabakatla tespit edilmiş bile değildir. Uyar’la Türkçe henüz tanışma anını yaşıyor dersek bu pek de abartı olmayacaktır.