Osmanlının beylikten imparatorluğa dönüşümünün hem göstergelerinden hem ürünlerinden biri olarak olarak okunabilir Mehmet Neşri’nin Cihannuma’sı. Emperyal bir kitaptır. Bugün elimizde sadece Osmanlı kısmı olan eser aslında altı kısımlık bir dünya tarihidir. Kitap Osmanlıların kökeni hakkında kısa bir bölümle başlar. Oğuzlarla ilgili bu bölüm hakikaten ilginç: Masalla gerçek iç içe. Selçukluların anlatıldığı ikinci bölümde masalsı unsurlar epey azalır. Bu iki çok kısa bölümün ardından kitabın çoğunu oluşturan Osmanlılar bölümü ise sözlü anlatım özellikleri arz etse de gerçekçidir. İlk iki bölümün asıl özelliği, okuyucuyu Osmanlıların çıkışına hazırlamaktır. Hem Oğuzlar hem Selçuklular, Osmanlılara göre anlatılmıştır. Neşri’nin Cihannuma’yı yazdığı dönemde artık dünyanın en büyük devleti sayılabilecek Osmanlı’yı tarihin merkezine koymasını doğal karşılamak gerekir. Zaten Osmanlı tarihçileri genel olarak kendilerinden önceki Arap tarihçilerinden daha özneldir. Ustaları olan Acem (Farsça yazmış olan) tarihçileri ile aralarında ise bir tür hanedan rekabeti vardır. Neşri bir yandan Farsça tarih kitaplarına belli ölçüde bağlı kalır ve saygı gösterirken diğer yandan da “öyle demişlerdir ama doğrusu budur” gibi düzeltmeler yapma yoluna gider. Güçlü bir kalemi var Neşri’nin; okuyucuyu fetheder ve masalsı anlatımları bile inandırıcı bir görünüme sahiptir. Osmanlı’nın kuruluşu ile ilgili temel tezlerin hemen hepsi Neşri’ye dayanır. Hem Paul Wittek’in “gaza ideolojisi” tezi hem Köprülü’nün “400 çadırlık obadan cihan imparatorluğu çıkarmak” tezi kökenini Neşri’de bulur. Köprülü çokça Aşıkpaşazade’ye de yaslanırken Paul Wittek ve izindeki tarihçiler, içinde Halil İnalcık’tan Cemal Kafadar’a kadar Türk tarihçileri de var, Neşri’yi baş kaynak olarak kullanmışlardır. Neşri kitabının sonuna alim ve şeyhlerin isimleri ile vezirlerin yaptırdığı önemli mimari eserler hakkında çok kısa bilgiler eklemişse de kitabın önemli kısmında savaştan söz etmiştir. Neşri’nin penceresinden Osmanlı iki yüzyıl süreyle bir an durmadan savaşmış bir seçkin gazi topluluğu gibi görünür. Bu bakışın bugün dünya çapında etkin olan Amerika merkezli Osmanlı tarihçiliğinin işine geldiği için çokça kullanıldığını görüyoruz. Neşri başka şeyler de anlatıyor ama gazaya ağırlık veriyor. Bunun nedeni yazarın kişisel eğilimleri kadar II. Beyazıt döneminde yaşaması, yani Cihannuma’nın halkın gaza görmek istediği, pek az vurdu kırdının olduğu, padişahın İstanbul’dan nerdeyse hiç çıkmadığı bir dönemde yazılmış olmasıdır.