Arapça yazılıp Bağdat halifesine, daha doğrusu veliahta sunulmuştur. Ansiklopedik Türklük bilgisi sözlüğü denebilir. Türkçenin kelime ve deyimleri kitabın merkezini işgal eder. Farklı boylar tarafından kullanılan kelime dağarcıklarına, bu boyların bazı özelliklerine ve birçok şiire yer vermesi, Kaşgarlı’nın eserini iyi bir sözlüğün de üzerine çıkarıp değerini artırır. Eser, Türklerin farklı hanedanların kurduğu devletler (Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular) etrafında İslam tarih sahnesine çıkışının simgesidir adeta. Bu devletlerin dağılıp Batı yönündeki hamlelerini sürdürememeleri, buna karşılık Osmanlıların Doğuyla (İran ve doğusu anlamında) ilişkisi sınırlı bir devlet olarak çıkacak olması Kaşgarlı’nın anıtsal eseriyle aramıza mesafe koymuştur. Divanu Lügati’t-Türk aslında Osmanlılar tarafından da biliniyordu, mesela Katip Çelebi’nin Keşfü’z-Zünun’unda kitaptan da yazarından da söz ediliyordu; fakat kitap kayıptı. Kitap Ali Emiri Efendi tarafından bulunup satın alındı, 1919’da Kilisli Rifat Bilge tarafından yayımlandı. Tercümesi ise 1939’da Besim Atalay tarafından yapıldı. Demek ki Türklük bilinci ve milliyetçilik öncesinde eser yeterince önemsenmiyor. Bunda elbette Osmanlı döneminde İslam aleminin merkezinin hem Bağdat, Şam, Kahire gibi klasik Arap şehirlerden hem de Doğu Türklerinin Kaşgar, Gazne ve İsfahan gibi başkentlerinden İstanbul’a kayması kadar Türkçenin Farsça ve Arapçanın yerini alması da rol oynamıştır. Klasiklerin öneminin artmasıyla Kaşgarlı’nın sözlüğüne de gittikçe daha fazla önem verilmiştir. Türk kültür tarihi Osmanlı öncesi, Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi olarak üçe ayrılacak olsa, Divanu Lügati’t-Türk ilk dönemin kilit eserlerinin başında gelir.