Erbain, şiirleriyle değil mısralarıyla yaşayan bir kitap. Şiirle biraz ilgili insanlar bile İsmet Özel’den yani Özel’in dört kitabını birleştiren ve şairin kırk yaşına kadar yazdığı şiirleri içerdiği için Arapça kırk anlamına gelen “Erbain” adını alan toplu şiirler kitabından pek çok mısraı yanlış okunduğunda düzeltebilecek kadar net bir şekilde hatırlar. Bunların, bu “unutulmaz” mısraların azımsanamayacak bir kısmı özellikle ideolojik veya sosyolojik kitaplara, makalelere, denemelere ve köşe yazılarına epigraf olmuştur. Bir kısmı ise geçen yirmi yıl boyunca genç şairler arasında birer motto kıyafeti içinde yaşamasını bilmiştir. Bunun hem sebepleri hem de sonuçları üstünde durulsa yeridir. Sebeplerinden olumlu olanı, şairin iktisadıdır. Daha doğrusu, şiirin Cemal Süreya’nın konuyla ilgili yazısına sonradan verdiği başlıkla “genç irisi” halini aldığı, şiirin metrajı bir yandan uzarken diğer yandan bunun gerekçesinin her şairce bulgulanamadığı, şairle müteşairin ayrımının da bu yüzden ortadan kalktığı, şiirin bir sanat olduğunun akıllardan çıktığı bir dönemde İsmet Özel’in inanılmaz ölçülerde dar ve sıkışık bir ekonomi içinde iş görerek okuyucunun bilincini tokatlamasıdır. Bir insanın bütün topluma karşı durması mantığa aykırıdır; ama İsmet Özel’in şiirinde bu gerçektir. Özel, bunu politik ve imgesel arasında köprü kurmasına ve bu köprüden geçemeyecek durumdaki hiçbir şeyi şiirine dahil etmemesine borçludur. İktisat kelime seçimiyle, vezinle, mısra adediyle, hatta şiir adediyle sınırlı değildir yani. İsmet Özel’in Türk şiirine yeniden getirdiği veya görünüşe kanarsak kendi icadı olarak ortaya koyduğu şey, sözünü ettiğimiz dar köprüdür. İşte olumsuz sebep de orda ortaya çıkmıştır denebilir. Politik ile imgesel arasındaki köprü politik’e doğru değil imgesel’e doğru kurulmuştur. Yani her defasında politik o dar köprüden doğru imgesel’in tarafına geçirilir. İsmet Özel şiirini şairin siyasi düşüncelerine ve dahası onun dünya algısına, imgelemine yakın olmayan insanlarca okunur kılan da bundan başkası değildir. Bu işte İsmet Özel’in bireysel icadı diyebileceğimiz bir simyadır. Sanki maddeden şiir yapmanın formülünü bulmuş gibidir İsmet Özel. Özellikle de politika maddesinden. Ki İsmet Özel’in şiirinin altın çağı, yani 74-84 dönemi politik algının maddileştiği, hatta bir tür katı cisim halini aldığı, devrim fikrinin dokunulabilir bir görünüm arz ettiği bir dönemdir. Şairin siyasi yazılarının altın çağı da bunu sonralamıştır. Başka deyişle, 1974-84 döneminde Türk şiirini nerdeyse tek başına yazan İsmet Özel’in 78-95 yıllarına yayılan altın çağ yazıları da bir şeyin, modern siyasi kalıplar içinde bir politika tarzının (veya arzının), hasılı kelam İslamcılık düşüncesinin kül’ünü temsile ehil yazılardır. Diğer şairleri olduğu gibi söz konusu dönem içinde diğer İslamcı yazarları da İsmet Özel’e göre konumlandırmak aklın bir gereğidir. Modern aklın gereği. Zaten çağımızda başka akıl da yoktur. Burada, İsmet Özel şiirinin biri olumlu diğeri olumsuz iki yankısı, etkisi veya sonucu ortaya çıkıyor. İsmet Özel’in domine ettiği Türk şiirine yetişen şairler şair dediğimiz meslek erbabının akılla bir işi olmak lazım geldiğini hemen fark ettiler. Şiir çok uzun süreden, Akif’lerden Fikret’lerden bu kadar uzun süre sonra yeniden ciddi işti. Ne yazık ki, olumlu olduğundan kuşku duyamayacağımız bu sonuç beraberinde kıyımı da getirdi. Hem şiir yazma hem de dehasını, aklını, bilgi ve bilincini ispat etme zorunluluğu birçok insana şiiri bıraktırdı; bazıları yarıda kaldı, bazıları inanılmaz sapmalar gösterdiler. İsmet Özel etkisine giren herkesin büyük acelesi vardı çünkü. Şair kalmak için bu etkiyi dürüstçe sindirmek, akıllı davranmış olmak için bu etkiden derhal sıyrılmak gerekiyordu. Bu nasıl olacaktı? İşte kıyım veya bazılarının İsmet Özel’i sorumlu tutmak istedikleri kıtal bundan oldu. Yani İsmet Özel değme şairliğinin yanında bir de şair öldüren şair sıfatını kazandı. Günümüzde artık yeni çıkan şairler, şair adayları karşılarında önce kendi mahvoluşlarını bulmuyorlar. Bir yandan da oysa İsmet Özel’in sözünü ettiğimiz eskimeyen mısraları yaşamayı sürdürüyor. Bu nasıl oluyor? Bunun için üç sebep tespit edebiliyoruz. Birincisi, Türk şiirinin Türk şiiri olarak kabul edilmesinin sağlanmış olmasıdır. Avrupa şiiri, Akdenizli şiir, modern şiir, modernist şiir, avangard, gelenekten yararlanma gibi ufuklar ortadan kalktı. Artık bir harabe halindeki Türk şiirinde ortamın tek hakimi var: Türk şiiri. İkinci sebep, zamanın etkisidir. İsmet Özel’in şiirinin maddesi ortadan kalkarken bu şiirin bireysel bilinç üstündeki ezici ve yapışkan etkisini de sıyırmaya başlamıştır. Daha doğrusu devam etmektedir; çünkü 90’lı yılların ortasında o ölümcül etki çözülmeye başlamıştı. Son sebep ise, yeni çıkanları etkileyecek güce ulaşabilen şairlerin İsmet Özel etkisinden kaçmayacak kadar cesur, o etki içinde çözülüp silinmeyecek kadar güçlü durmuş olmalarıdır. Artık hepimiz şiir dendiğinde çok sinirliyiz. Bu siniri Türk şiiri İsmet Özel’e borçlu.