Asya’da uçan boz doğanlar, insanlara yeni bir savaş aleti konusunda ilham kaynağı oldu. Çevik ve sinirli hareketleriyle, ateşli silahlardan önce oldukça yaygın kullanılan gürzün temel özelliklerini belirlediler. Gürz; yakın dövüş için vazgeçilmez bir silah olmasının yanında, sahibinin diğer savaşçılar arasındaki itibarını da belirleyen bir simge özelliğini uzun yıllar korudu.
Her savaş aleti gibi, gürz de düşmana daha fazla korku uyandırması amacıyla üretiminde çeşitli değişikliklere uğrar. Genelde yuvarlak olan baş kısmında sivri çivilerin olduğu gürzlere rastlasak da, madeni olanlarda bu bölgede bilerek bırakılmış çıkıntılar hatta tamamı çivisiz olan matraklar da yaygın gürz tiplerindendir. İyi savaşçılar ise meydanlarda gürzi giran kullanır. En ölümcül darbeyi veren bu en ağır silahlar güçleriyle nam salmış bu askerlere aittir. Farklı tipteki saldırı stratejileri, uzun menzilde kullanılabilecek bir tür gürz ihtiyacını doğurmuş, çivili küreler sapa bir zincirle bağlanarak salık denilen yeni bir çeşit ortaya çıkmıştır. Piyadeler taşıma kolaylığından dolayı ahşaptan yapılma gürzleri bellerine sararak, süvariler de zırh parçalama amacıyla üretilmiş madeni ve ağır gürzleri eyerlerine takarak savaşa girerlerdi.
Eski çağlardan beri çeşitli görevlerde ve kademelerde bulunan birçok askerin gürz kullanma amacını o topraklarda hüküm süren devlet gelenekleri belirledi. Gaznenilerin çizimleri, 11. yüzyılda gürzün muhafız askerler tarafından kullanıldığını gösterirken, Abbasilerin de halifeyi korumak üzere elinde gürz bulunan askerler görevlendirdiği biliniyor. Osmanlılarda ise atlı zağaralardan topçu süvari çavuşlarına kadar yaygın bir kullanım sahası oluşmuş, bu da sahibinin rütbesini yansıtan çeşitli gürz tiplerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. I. Aleaddin Keykubat ve Yıldırım Bayezid gibi sultanların gürzleri bir kuyumculuk şaheseriydi. Bunlar; altın, gümüş, yakut ve zümrüt gibi değerli taşlarla bezenirdi. Bu şekilde bir güç ve iktidar simgesi haline gelmiş gürzlerin, padişahın kendisine bağlı olan Kırım, Eflak ve Boğdan beylerine hediye etmesi de gelenek halini almıştı. Düşmanına karşı galip gelmiş savaşçıların gürzlerinin cami kapılarında bir süre teşhir edilmesi ise bu aletin günlük hayatla olan bağını gözler önüne seriyor.