Romantizm, İngiltere’de ifadesini önemli oranda şiirde bulmuş bir şeyken Almanya’da Almanların çok genel olarak şiir anlamına gelen lyrik’e karşı konumladıkları ve roman, hikaye, destan gibi türlerin hepsine birden ad olarak verdikleri epik’te canlanmıştır. Fransa’da ise durum biraz daha farklıdır. Fransız romantizmine hakim bir edebiyat türü yoktur. Daha doğrusu Fransa’da romantizm dediğimizde aklımıza evvel emirde edebiyat gelmiyor. Fransız romantizmi hem biraz daha politik, hem biraz daha kültürel, hem biraz daha sosyal, eh bir o eksikti o da olsun bari, yani biraz da daha sanatsal bir şey. Siyasi düşünceden heykel sanatına, müzik ve resimden Paris kahvehanelerine kadar geniş bir etki ve yaşantı alanı var Fransız romantizminin. Théophile Gautier’nin tabiriyle 19. yüzyılın ilk yarısında, yani Fransa’da romantizmin etkili olduğu dönemde şiirin rolünü anlamak pek mümkün değildir. Şiirin yanına bütün edebi sanatları da koyabilirsiniz. İngiliz ve Alman romantizminin yazar kadrosu geçen zaman içinde yaşayan ve ölen eserler tespit edilerek standartlaştırılmıştır az çok. İngiliz romantizmi veya İngiltere’de romantizm dediğimizde Keats ve Shelley, ikisinin yanı sıra Byron başı çeker; biraz daha derinleşmek isteyenler yada işi kitabından öğrenenler için Coleridge ve Wordsworth öncü romantikler olarak geçer tarihe. Almanlar için de durum üç aşağı beş yukarı aynıdır. Ne var ki, Fransız romantizminin yazar kadrosu içinde Victor Hugo’yu saymazsak edebiyat eseriyle yaşamayı sürdüren bir yazara da pek fazla rastlamayız. Fransızların numarası başka. Fransızlar felsefede olduğu gibi şiirde ve edebiyatta da birer tartışmacı, eylemci, yahut bizzat argümantasyon, formülasyon olarak çıkıyorlar karşımıza. Bütün sanatlar, siyasetler, toplumsal tabakalar iç içe ve hepsi birden Paris’te… Aşağı yukarı böyle bir görünüşü var Fransa’da romantik dönem kültürünün. Bunun modern ve daha sonra postmodern dönemde de çok fazla değişmediği söylenebilir. Hatta, Fransa bu yanıyla özellikle 1970’lerin ikinci yarısından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’ni etki altına almaya başladı da denebilir. Amerika’da iş biraz daha aristokratik numaralarla yürüyor tabii.. Victor Hugo’dan ve onun edebi özelliğinden çok pozisyonuyla hatıra gelmeyi sürdüren Hernani oyunundan söz etmemizin, bu eseri hem bir kitap hem de bir tiyatro oyunu, daha doğrusu bir olay-eser olarak eskimeyen kitaplar arasında saymamızın sebebi bütün bunlar olurken bir adamın, daha o sırada otuz yaşına bile gelmemiş genç şair Victor Hugo’nun romantik olaylar zinciri ve sözünü ettiğimiz kültür toplumu içinde şiire ve şaire, edebiyata birinci derecede rol ve önem kazandırmış olmasıdır. Hernani kitabı-tiyatrosu bir efsanedir. Modern efsane. İçinde ne kadar edebiyat olduğu başka konu. Türkiye’de Victor Hugo denince akla Hernani değil, Sefiller’in geldiğini de hatırlatalım.