1. Dünya Savaşı, dünyanın 1914 yılından itibaren tarih boyunca göreceği en büyük yıkımlardan birine sebep olacaktı. Avrupa, Anadolu ve hatta Ortadoğu’da birçok cephede devletler karşı karşıya gelip, kayıp bir nesil üretmekten başka bir şey yapmayacaklardı. Böyle bir yıkım karşısında ise devletler ne cephelerde askerlerinin ne de geride kalanların moralini yüksek tutabilirlerdi. Bu savaş içerisinde bir de Osmanlı’yı düşündüğümüzde, uzun yıllar boyunca girdiği savaşlarda mağlup olmuş, genel itibariyle olumsuz bir hava içerisindeki devlet ricalini bile ayakta tutmak zaman zaman çok güç oluyordu. Hem komutanları bile zaferden şüphe ederken askerler nasıl bundan emin olabilirdi ki?
Savaş yıllarından önce bu soruların cevaplarını birçok devlet propagandada buldu. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde propaganda, “Bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalışma, yaymaca” olarak tanımlanıyor. Bu tanıma da uygun olarak zafer inancını askerlerine ve cephe gerisindekilere aşılamak üzere devletler I. Dünya Savaşı sırasında değişik yollar izlediler. Sinema ve afişler savaş sürecinde ön plana çıkan yollar oldu. İtilaf Devletleri gibi Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı’nın da içerisinde bulunduğu İttifak Devletleri de propaganda amaçlı kartpostallar, afişler, filmler ve hatta pullar üretti.
Bunlar dışında Devlet-i Aliyye’nin de kendine has propaganda yöntemleri izlediğini biliyoruz. Bu yöntemlerden en belirgini ve ön plana çıkanı ise 1915 yılında Çanakkale Zaferi’nin de verdiği motivasyonla devlet inisiyatifi ile çıkartılmaya başlanan Harp Mecmuası’dır. O döneme kadar Osmanlı’nın propaganda araçlarından en başarılısı olarak kabul edilen Harp Mecmuası’nın tam olarak kimler tarafından hazırlandığı bilinmese de faaliyetlerinin Genelkurmay tarafından yürütüldüğü bilinmektedir. Harp Mecmuası daha çok savaş esnasında cephelerde çekilen fotoğraflardan müteşekkildir ve içerisinde bulunan yazılar da bu fotoğrafları destekler niteliktedir. Mecmuada bulunan fotoğraflar ise tahmin edilebileceği gibi kudretli Osmanlı Devleti’ni ve onun muzaffer askerlerini konu alıyordu.
Harp Mecmuası’nın ilk sayısında “Niçin Çıkıyor?” başlıklı bir makale bulunmaktadır ve mecmuanın çıkış nedenini gözler önüne sermektedir. Bu makalede bir yandan Avrupa gazete ve dergilerinin Osmanlı’nın Balkan Harbi’ndeki zafiyeti karşısındaki sevinçlerini öne sürüp Umumî Harbin bir zorunluluk haline geldiğini savunuyordu. Diğer yandan da mecmuanın nihai amacı da şu sözlerle anlatılıyordu: “İşte Harp Mecmuası, varlığımızda bu mühim inkılabı yapan, en büyük ve en kuvvetli düşmanlar karşısında neslinin ve dininin ananesine uygun bir kahramanlık ve fedakarlıkla cenkleşen muazzam ordumuzun altın destanını yazılar ve resimlerle ebedileştirmek, onu bütün dünyanın gözleri önüne yaymak için çıkıyor.”
Harp Mecmuası’nın ilk sayısı Teşrinisani 1331 tarihinde çıkmıştır. Mecmua toplamda 16 sayfadan müteşekkil ve dönemin diğer dergi ve gazetelerine nazaran çok daha kaliteli sayfalara basılmıştır. Dönemin özel girişimlerinin 16 sayfa kaliteli baskı yapması mümkün olmadığından da Harp Mecmuası’nın devlet eliyle çıkarıldığı hükmünü tasdik etmek mümkündür. Dergi Cağaloğlu’nda bulunan Ahmed İhsan Matbaası’nda basılır ve toplam 27 sayı çıkarılır. Harp Mecmuası’nın son sayısı ise Haziran 1334 tarihinde basılır. Mecmuanın çıktığı süre zarfında en ilginç şeylerden bir tanesi ise sayfaların sayısının ya da basıldığı kağıdın kalitesinin hiçbir zaman değişmemesi ve ilk günkü kaliteyi koruyarak çıkmaya devam etmesidir.
Kaynakça
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Harp Mecmuası Teşrinisani 1331, Sayı 1
Cafer Ulu, Çanakkale Muharebeleri Sırasında Basının Propaganda Amacı Olarak Kullanılması: Harp Mecmuası Örneği
Erol Köroğlu, Ottoman Propaganda and Turkish Identity: Literature in Turkey During World War I