Gündem

II. Meşrutiyet nasıl yorumlanmalı?

Tarih Haber / 24.07.2014

24 Temmuz 1908, Osmanlı tarihinin en belirleyici olaylarından biri olan İkinci Meşrutiyet’in ilanının tarihi. 106 yıl sonra II. Meşrutiyet’i Osmanlı Devleti’nin gidişatında sahip olduğu kritik önemle hatırlıyor ve farklı yorumlamalarının olduğunu görüyoruz.

II. Meşrutiyet’in en kritik evresi: 31 Mart

29 yıllık bir aradan sonra Osmanlı anayasasının yeniden devreye girmesiyle başlayan dönem, bazı tarihçiler tarafından I. Meşrutiyet hiçbir zaman resmî olarak sona ermediği için tek bir Meşrutiyet döneminin ikinci evresi olarak değerlendirilir. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra gidilen seçimde İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Ahrar Fırkası yarıştı ve kazanan İttihat ve Terakki oldu. Fakat bu sorunsuz bir iktidar olmadı ve yoğunluğu giderek artan memnuniyetsizlikler ve protestolar 13 Nisan 1909’da, 31 Mart Olayı (Olaylar Rumi takvime göre 31 Mart 1325’te cereyan etti) olarak bilinen olaylar ile doruk noktasına ulaştı. 31 Mart kimileri tarafından İttihatçı hükümete karşı bir darbe olarak yorumlanırken, kimileri tarafından da demokratikleşme ve parlamenter sistemin gerçek anlamıyla uygulanabilmesi yolunda atılan önemli bir adım olarak görülüyor.

Darbe, irtica, demokratikleşme?

Dr. Polat Safi’nin Türk Parlamenterler Birliği’nin aylık yayını Parlamento için Ocak 2014’te kaleme aldığı yazıda da 31 Mart’ın bu farklı yorumlamaları üzerinde duruluyor. 27 Nisan’da II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ve sonrasında Selanik’e sürgün edilmesi gibi sonuçları da olan olay Safi tarafından ele alınmadan önce II. Meşrutiyet’in bir değerlendirilmesi yapılıyor. Kağıt üzerinde 14 yıl süren bu dönem, Safi’ye göre aslen yaklaşık 7 yıllık bir süreyi kapsar. Zira arada değişen hükümetler ve birkaç kere feshedilen bir Meclis vardır. Safi, ayrıca bazılarınca demokratik ve liberal bir politik deneyime açılan bir kapı olarak görülen gelişmelerin esasen normal bir işleyişi olan bir siyasi hayattan çok uzak olduğunu ifade ediyor. Safi, 31 Mart üzerinde yoğunlaştığı yazısında olayların darbe, karşı devrim veya bir irticai hareket olarak yorumlandığı farklı görüşlerden bahsediyor; fakat çıkarımı kesindir: 31 Mart, Osmanlı Devleti’nin “dünya sistemi içerisinde tutmaya başladığı yeni yerin pekişmesine” hizmet etmiştir ve 27 Nisan’dan sonra şekillen(diril)en siyasi hayat bir “sahne”den ibarettir.

Yeni Haberler