Seyyid Hüseyin Nasr’ın deneme yazıları Şeriati ve benzerlerinin eylem merkezli düşüncelerine karşı bir polemiktir ve değeri tartışılır. Batıyla kavga etmeyen, sadece kendini yetiştiren, diyalogcu ve uzlaşmacı bir İslam gençliği istiyor Nasr. Bu insanların hikmeti diriltmesi sayesinde İslam halkları da diğer ülkelerin vatandaşlarıyla birlikte daha iyi, daha barışçı, çünkü geleneğe daha sadık bir dünyada yaşayabilir. Nasr’ın modern İslam siyasetine yönelik en önemli eleştirisi, ki buna bir reaksiyon demek yani Nasr’ı reaksiyoner ve muhafazakar olarak görmek en doğrusu olacaktır, siyasetin İslam düşüncesinden yeterince beslenmediği, İslam’a İslam’dan olmayan şeyleri karıştırdığı yönündedir. İslam siyasetini neredeyse tümüyle reddeder. Modern dönemin İslami hareketlerinin İslam’dan değil Fransız İhtilali’nden beslendiğini, bu hareketlerin “İslamilik cilasının çok ince ve yüzeyde” olduğunu söyler. Özetle, devrimci İslam görüşlerini Seyyid Hüseyin Nasr, solculukla suçlar. Nasr’ın bu görüşlerinin bir katkı yaptığı söylenemez. Zira Nasr, mevcut siyasetleri eleştirip daha sağlıklı bir siyaset önermez; sadece eleştirir. Projektörü Nasr’ın kendisine çevirdiğimizde ise karşımıza İslam düşünce tarihi konusunda uzman İran kökenli bir Amerikalı çıkıyor karşımıza. Kısacası, Seyyid Hüseyin Nasr politikacı değildir ve siyaset hakkında söyledikleri ufuk açıcı sayılmaz. Nasr’ın asıl değeri İslam düşüncesinin soyut ve batıni kolu hakkındaki güçlü çalışmalarında yatar. Harvard Üniversitesi’ne sunduğu doktora tezi olan İslam Kozmoloji Öğretilerine Giriş, bu çerçevedeki kitap ve makalelerinin giriş kapısıdır. Epey cilalı, fakat içeriği bakımından da zengin bir kapı. Nasr 1964 tarihli bu doktora çalışması ile girdiği çizgiyi sonraki kırk yıl boyunca kalın bir hat haline getirmeyi başardı. Şii tasavvuf düşünce geleneğinin hem İslam ülkelerinde hem Batı akademilerinde saygınlık kazanmasında ciddi pay sahibi oldu. Nasr’ın Sünni ve Şii dünyaların en azından İslam’ın düşünce geçmişini topyekün sahiplenme konusunda yakınlaşmalarında da rolü vardır. Bugün Türkiye’de en fazla saygı gören yazarların başında Nasr geliyor. Bu kaderi merhum şehit Ali Şeraiti ile paylaşması ise bir başka ironidir.