8. yüzyılın ikinci yarısında, İran’da eğitim gören Cabir. b. Hayyan’ın kafasını; tıp, matematik, astronomi, fizik ve felsefe gibi alanlar meşgul etmeye başladı. Bu beslenme ve yetişme süreci, yaşadığı çağın yoğun çeviri faaliyetlerinin de etkisiyle, kendine özgü bir fikir dünyası yaratmasına, İslamiyet’te bilimsel düşüncenin temelini atmasına vesile oldu. Yazdığı romanların, öykülerin veya şiirlerin arkasında aynı kişiliği bulacağımız edebiyat insanları için, bu neredeyse bir gereklilik de olsa, Cabir’in bilimsel çalışmalarıyla dünya karşısında net bir tavır ve tutum sergilemesi hepimizi şaşırtıyor. Eserlerinin arkasındaki bu tek ve değişmez Cabir’in belki de şu an adından bahsetmemizi sağlayan fikri altyapısı, amelin ve ilmin bölünemez bütünlüğünden geçiyor. Yani uygulama ve teori. Simyanın içinde buğulu ve saklı kalan kimya cevheri Cabir için artık daha da belirgin.
Yaratılış bilgisi ve doğa sanatını kavrayabilmek. Cabir’in elinde vücut bulmuş ya da onun sayesinde açığa çıkmış her bilimsel gelişimin arkasında, bu düş yatıyordu. Peki bu kavrayışın sırrına nasıl erişilir? Hangi yolla her bilgiye hakim olunabilir? Varlığın ve dolayısıyla var olmanın mahiyetine gözlerini kırpmadan bakan kimyacı, onda tüm tabiata şekil ve anlam veren dört elementi farketti. Her şey, işte bu dört elementin belirli bir oranıydı. Yaratılış bilgisine erişebilmek bu dört elementten geçiyordu: ateş, su, toprak, hava. Artık Hayyan bize şunları söylemektedir; maddi dünya matematiksel düzlemde ve onun niteliksel dönüşümü nicelik değişimiyle açıklanabilir: İlm el-mizan. Ondaki bir diğer şaşırtıcı eğilim; insan düşüncesinin gücü önünde hiçbir sınırlamayı, engellenmeyi kabul etmemesi. Sanki doğanın tüm gizleri avcunun içinde ve birazdan tüm bu efsunlu havayı dağıtacak sırrı açıklayıverecek.
Bu cesaret, öyle sanıyoruz ki, aynı zamanda praksise de verdiği önem ve bu alanda kazandığı birikimle ilgili. Deney yöntemleri ve aletler, maddelerin sınıflandırılması, her adımın detaylı tarifi ve bunların hepsini kucaklayan tutarlı bir teori: Cabir’in kimya biliminin doğuşunda oynadığı ağır rolün hazırlayıcısı. Cabir, yani Avrupa’nın Geber’i, İslam dünyası bir yana, tam anlamıyla ne zaman çevrildiğini ve Batı dünyasını ulaştığını bilmesek de, yaşadığı dönemden 17. yüzyıl’a kadar Kitab al-Kimya eserinin ışığında bu disiplinin oluşmasına ve ilerlemesine doğrudan etkide bulundu.