Hırka Kasidesi ve “Banet Suat” adlarıyla da anılır. Kasideyi Peygamber Efendimiz (s.a.s.) beğenmiş ve Kaab bin Züheyr’e (r.a.) ödül olarak hırkasını hediye etmiştir. Bu mübarek hırka bugün Topkapı Sarayı’nın Kutsal Emanetler bölümünde saklanıyor. Şiir, klasik Arap kasidesi formundadır. “Suat” şairin sevdiği kadındır ve kaside Suat’ın memleketinden göçmesi ve bunun şaire verdiği acı ile başlar. Suat, fiziksel özellikleriyle anlatılıp övülür: Zarafet, çekicilik, beyazlık. Sevgili övgüsünü at övgüsü takip eder. Daha sonra Suat’ın işve ve oyunlarından söz eden şair vefasızlıktan yakınır. Suat’ın tavırlarındaki değişiklikler bulutların biçim, bukalemunun renk değiştirmesine benzetilir. Şairin sevdiğine karşı psikolojik tavrı ikilik taşır. Hem arkasından atıp tutar hem affedilmek ve sevilmek arzular. Sonra çölde deve kervanıyla göç sahnesine geçilir. Somut ve son derece canlı olan bu sahnelerden yine şairin bulunduğu yere, Suat’ın terk ettiği memlekete döneriz. Şairin başı derttedir; dedikoducu şairler Kaab’ın Peygamber tarafından çok ağır bir cezaya çarptırılacağını haber verirler. Kaab ise Allah’ın dediği olur, der ve kendini Peygamber’in affediciliğine bırakır. Bundan sonra Peygamber Efendimiz’i över şair. Kullandığı temsiller meşhurdur: “Allah’ın kılıcı”, “aslan kral”. Şiirin sonunda hicret ve cihat anlatılıp övülür. Kaside-yi Bürde, İslam’ın doğuşuna tanıklık etmesi kadar edebi kalitesiyle de nadir bir şiirdir. Savaş ve aşk temalarını çok dengeli biçimde iç içe koyar Kaab.