Farabi’nin iyi niyetli dinginliği İslam felsefe ekolü içinde İbn Sina’nın kendinden emin vazediciliğiyle ortadan kalkar. Farabi afaki bilim arayışındaydı. Ortak karar onun için çok önemliydi. Farabi için öznelliklerden yılmış, nesnellik arayan bir düşünür diyebiliriz. İbn Sina ise neredeyse her şeyi biliyor gibidir ve amacı öğretmektir. Mutlak özneldir İbn Sina. Bu yüzden de şöhreti eserinden biraz büyüktür. İbn Sina, İslam felsefesinin Mozart’ıdır tabiri caizse. Farabi’nin yönteminde yapmaya çalıştığı birleştirici rolü, İbn Sina karakterinde taşıyordu. İbn Sina tabiat bilimlerine sahip biri olarak tanınıyor daha çok. Ama Şii İsmaili mezhebinin tabiatla hiç ilgisi olmayan batıni öğretisinden de beslenmiştir. Felsefe, fen, matematik, tıp, gizli ilimler… akla ne gelirse İbn Sina’nın bilgisi dahilindeydi. Bundan Kitabu’ş-Şifa gibi çok büyük bir iddia çıkıyor. Şifa, İbn Sina’nın kişisel ansiklopedisidir. Aristo ve Farabi’den yola çıkan İbn Sina, Farabi’nin düşünceyi birleştirme kaygısına asla sahip olmaksızın, kişisel görüşlerini ortaya koyar. O kadar iddialıdır ki kitaplarından birinin “28 bin ayrı meseleyi çözdüğünü” ileri sürer. Bilim adamı görüntüsünün arkasında ruhçu bir karakter taşır İbn Sina. Farabi’nin akılcığından fazla beslenmemiştir. İhvan-ı Safa’dan daha çok beslenmiş görünüyor. Aristoculuğu yüzeyde kalır. Aristo ruh-madde ikileminde denge arıyordu. İbn Sina ise maddeyi hiçe sayar; her şey öz ve ruhtur onun için. Ruh-beden ayrımında direksiyonu tamamen ruha bırakır, bedeni araca indirger. Sembolik bir anlatımla, çarpıcı benzetmelerle okuyucuyu ikna etmek, İbn Sina üslubunun anahtarıdır. Bilme, düşünme, öğretme İbn Sina’da bir iştah, bir sanat, bir gurmelik hadisesine dönüşmüştür. Bu yüzden de düşüncesi açık sofra gibi duruyor bugün de. Mantıkla metafizik, astrolojiyle tıp bir arada duruyor bu sofrada.