8. yüzyıl Çin şairi Li Bai, diğer söylenişiyle Li Po, çağdaşı Du Fu ile birlikte klasik Uzak Doğu şiirinin zirvelerinden sayılır. Hayatı hakkında bildiğimiz en net şey serbest ve sermest bir şair olduğu, yani çok gezip çok içtiği. Orta Asya’da doğduğu için Türk kökenli olduğu da söylenir. 20’li yaşlarında ailesinden ayrılıp il il gezmeye başladı. Bilgili, kültürlü bir şair olduğu için Tang hanedanı sarayına kadar yükseldi; resmi bir mevki elde edemediyse de saray şairi oldu. Fakat imparatoriçeye aşık olması, sarhoş gezmesi ve harem ağasıyla geçinememesi yüzünden saraydan sürüldü. Yine yollara düştü. Kırk yılı bulan bu gezilerin şiirindeki izleri önemli. Çünkü Li Bai şiiri doğa ile insan arasında adeta gizli bir söyleşi gibidir. Bu yanıyla 19 ve 20. yüzyıl simgeci ve imgeci Batı şiir akımlarını etkilemesine şaşırmamalı. Zaten bugünkü şöhretini de bu etkiye borçlu. Şiirlerinin ruh hali genellikle patetiktir; rind neşesini pek yansıtmaz. Yalnızlık, zamanın su gibi akıp geçmesi, doğa figürlerinin (ay, ırmak, dağ, kuşlar, ağaçlar, çiçekler) veya olaylarının (mevsimler, hava, gece gündüz) aldırışsızlığı, karşılıksız aşk vb. temalarla yazar Li Bai. Li Bai’de ilginç olan bunları parlak bir şekilde yazması kadar, izlenimcilik diyebileceğimiz, şairin ruh halini doğanın hallerine yöneltmesidir. Bundan Ezra Pound gibi Batılılar imgeciliği çıkardılar. Bizde en çok Ahmet Haşim, Li Bai’yi andırır. Parnasyenlerin insansız, mükemmel ve plastik doğası Li Bai’de de Ahmet Haşim’de de yoktur. Li Bai, doğayı ruh halinin terennümü için yansıtma tahtası olarak kullanır. Maksat yalnızlık, sarhoşluk ve sarhoşluğun verdiği kafa bulanıklığını anlatmaksa, Li Bai “Çiçekler arasında bir testi şarap | Oturmuş içiyorum yalnız başıma | Kadehimi aya kaldırıp dönüyorum sonra gölgeme | Ay çünkü bilmiyor nedir içmek | Gölgeminse bildiği beni taklit etmek” diye yazacaktır. Yoğun, elemli ruh hali; anlık zihinsel sıçramaları ve sık sık gerçek doğa görüntülerinden ölümsüzlük fikrine geçmesi nedeniyle Li Bai şiirinin Taocu bir şiir olduğu düşünülüyor. Li Bai’den günümüzü bin kadar şiir kalmış. Türkçede bir tane bile Li Bai çevirisi olmaması ise esef edilecek bir husus.