Bank-ı Şahane-i Osmani, Osmanlı Devleti’nin mali teşkilatının başta Karlofça ve Balta Limanı Ticaret Antlaşması sonrası çeşitli iç ve dış sebeplerle bozulmasından sonra, ekonomide istikrar sağlamak amacıyla yapılmış bir dizi kurtuluş yolundan biridir. Para reformları, iltizam sistemine geçiş, yabancı kaynaklı iç borçlanma gibi birçok girişimin arasında en başarılı hamle olarak önemlidir. Bankanın nasıl kurulduğunu ve ne şekilde, kimler tarafından yönetildiğini görmek ise bizi aynı zamanda Osmanlı’nın son 2-3 asrının siyasi haritasına da götürür. Bu harita, büyük toprak ve itibar kayıpları sonrası ekonomisini yerli çözümlerle düzeltmeye çalışan Osmanlı’nın ipleri yavaş yavaş Batı ülkelerine vermesinin de uzun hikayesini barındırır.
Sultan I. Murad döneminde başlayan mali örgütlenme Fatih Sultan Mehmet zamanında beyliği imparatorluğa dönüştüren bir başarıya ulaşmıştı. Hazineden sorumlu defterdar bu devirde üç ana devlet görevlisinden biriydi. Osmanlı, 1600’lü yıllara kadar İslam hukuku ile örf ve adetlere dayanan vergi sistemiyle topraklarında güçlü bir uygarlık oluşturmuş fakat bu yüzyılda yaşanan toprak kayıpları, artan askerî harcamalar, uzun süreli ve peşin gelir ihtiyacı vergi sistemini bozmuş, imparatorluğun çöküşüne kadar sürecek bir ekonomik sıkıntıyı beraberinde getirmiştir. Halkı ve yöneticileri tatlı bir rüyadan uyandıran Karlofça’yı, Sanayi Devrimi sonrası kendilerine hammadde ve pazar arayan Batı’nın devlet içinde yaşanan karışıklıkları kullanarak Osmanlı’nın önüne koyduğu Balta Limanı Ticaret Antlaşması izlemiştir. Bu antlaşmayla, ekonomiyi dışarıya karşı koruyan tüm hükümler bertaraf olup piyasaya giren İngiliz gelişmiş makine endüstrisi Osmanlı’nın el tezgahı ürünlerini yok etmiş; Osmanlı yarı sömürge bir devlet ekonomisiyle dünya sistemine eklemlenmiştir.
Bu gelişmeler, devleti içine düştüğü buhrandan kurtarma arayışlarını hızlandırdı. Çözüm ambalajıyla sunulan Tanzimat ve Islahat fermanları mevcut durumu daha da kötüye götürdü. Devlet en sonunda Galata bankerleri olarak bilinen Venedik ve Cenovalı sarraflara borçlanmaya başladı. Fatih zamanından beri alaydan yetişen banker konumundaki bu kişiler, 1800’lerin ortasından itibaren Avrupa’da tahsil görerek dış borçların komisyonculuğunu bile yapabilecek nitelikli iş adamlarına dönüştüler. Bir süre devletin mali işleri bu grubun elindeydi ama bununla birlikte 1844’teki Para Reformu dahil tüm girişimler yetersiz kaldı. İyi bir banka sistemine duyulan ihtiyaç kendini iyiden iyiye hissettirmişti. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve dış ticareti de yürütebilmek için banka teminatına ihtiyaç duyan Batılı devletlerin de etkisiyle Osmanlı’nın elinde mali işleri gereğince yönetecek bir banka umudu hariç hiçbir şey kalmadı.
Bank-ı Şahane-i Osmani, o güne değin devlete götürülen banka teklifleri zemini üzerinde yapılan yerli ve yabancı tüccarların rekabet mücadelesi sonucu ortaya çıktı. Hükümet banka kurucularıyla ortaklaşa yönetim isterken Batı yalnız kuruculara söz hakkı vermek istiyordu. Nihayetinde Londra ve Paris’ten yönetilecek bir devlet bankası olarak Osmanlı Şahane Bankası Ocak 1863’te kuruldu. Banknot basma ayrılacılığıyla kazandığı merkez bankası konumuna, kısa sürede bütçeyi kontrol etme yetkisi de eklendi. Banka dış borçlanmayı ve hazine işlemlerini gereğince düzenliyordu. Birçok altyapı faaliyetinin de finansmanına katılmış, hatta demiryolu yapımı için kullanılan “kilometre garantisi” teminat usülünü geliştirmişti. I. Dünya Savaşı, bu ortaklaşa kurulan devlet bankasının altında yatan tereddütlerin ortaya çıktığı dönem oldu. Batı bankayı düşman kuruluş ilan etti. Osmanlı da İngiliz ve Fransız ortaklardan dolayı güvenini kaybetti. Banka müdürleri teker teker görevlerini bıraktı. Gözden düşen bankanın elinden banknot basma ayrıcalığı da alındı. Milli banka umutları 1917’de kurulan “İtibar-ı Milli Bankası”na taşındı ama Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kuruluşuna kadar 1924’teki isim değişikliyle Osmanlı Bankası hazine işlemlerini sürdürmeye devam etti. 1950’lere kadar gerçekleşen çeşitli sözleşmeler sonucu özel banka kimliği kazandı. Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’daki şubelerin devrediliği dönem sonrası, sermayesinin yabancılara ait olduğu ilk devlet bankası olması gibi bir ilki temsil eden Osmanlı Bankası, ana sermayedar Grup Paribas’ın kararıyla 2001 yılında Garanti Bankası bünyesine dahil olmuş oldu.