Hem mecazî hem de gerçek anlamıyla köprüler iki yeri birbirlerine bağlarlar. Gerek geçmişte gerek de günümüzde büyük önem taşımışlardır. Askerî anlamda olduğu kadar günlük hayat için de vazgeçilmezdir. Gerçek anlamıyla iki kara parçasını su üzerinden birbirine bağlayan bu köprüler ulaşımın olduğu kadar iletişimin de en önemli gereçleri, sağlayıcıları olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü yıllardan itibaren Avrupa’nın ve Asya’nın en güzel mimari örneklerinin bir kısmı da bu köprüler ile verilmiştir.
Yeni Dünya’nın da en eski ve belki de en görkemli köprülerinden bir tanesidir Brooklyn Köprüsü. Hatta öyle ki birçok kimse köprü tamamlandıktan sonra dünyanın sekizinci harikası olarak adlandırmışlardır Brooklyn Köprüsünü. Dünyanın en büyük metropollerinden olan Manhattan Adası’na bağlanan ana yollardan bir tanesidir. Doğu Nehri’nin üzerine Brooklyn ile Manhattan’ı birbirine bağlamak üzere, XIX. yüzyılın sonunda yapımına başlanmıştır. Günümüzde Manhattan’ın bir mahallesi – İngilizce tabiriyle borough – olan Brooklyn, inşaatın başladığı yıllarda bağımsız bir şehirdi. Köprünün projesi Alman bir göçmen olan John Augustus Roebling tarafından çizilmiş ve kabul gören projenin inşaatına 1869 yılında başlanmıştır.
Robeling’in projeyi tasarlama aşaması ise oldukça ilginçtir. Amerika’ya ailesi ile birlikte göç etmeden önce Prusya’da da hem askerî hem sivil köprü inşaatlarında mühendis olarak çalışmış olan Roebling rivayete göre bir gün Brooklyn’den Manhattan’a vapur ile geçtiği sırada suyun donması üzerine Doğu Nehri’nin üzerinde mahsur kalmıştır. Bunun üzerine köprüyü tasarlamaya başlamış ve inşaatının ilk zamanlarında projesinin başında durmuşsa da Brooklyn Köprüsü’nün tamamlandığını görememiştir. Zira, inşaat sırasında yaşanan bir kaza sonucu enfeksiyon kapmış ve bu kazadan iki hafta sonra hayatını kaybetmiştir. John Augustus Roebling’in vefatı üzerine projenin başına oğlu Washington Roebling geçmiştir. Ne kadar hazindir ki, babası gibi oğul Roebling de köprünün ayakları inşa edilirken suyun altında vurgun yemiş ve hayatını kaybetmiştir. Yalnızca Roeblingler değil, inşaatta çalışan yirmiden fazla kişi de bu süreçte hayatını kaybetmiştir. Bu can kayıpları proje daha başlamadan köprünün inşaatını tam anlamıyla bir ahmaklık olarak tanımlayan kişileri haklı çıkarırcasına Brooklyn Köprüsü tamamlanana kadar devam etmiştir.
Her ne kadar başta karşı çıkanı çok olsa da 14 sene içerisinde Brooklyn Köprüsü’nün inşaatı tamamlanarak hizmete açılmıştır. Dünyanın ilk asma köprülerinden bir tanesinin olmasının yanı sıra köprünün kuleleri de bir süre 84 metrelik uzunluğu ile Amerika’nın en uzun yapıları olarak ihtişamlı bir şekilde Doğru Nehri üzerinde boy göstermiştir. 24 Mayıs 1883 tarihinde açılışı yapılan köprüden ilk gün tam tamına 1,800 araç ve yaklaşık 150,000 yaya köprüden geçiş yapmıştır. Brooklyn Köprüsü açılışından bugüne yalnızca Brooklyn ile Manhattan’ı bağlayan bir köprü vazifesi görmemiş ve inşa edildiği zaman göz önünde bulundurulduğunda hem mimarî bir harika hem de dünyanın en büyük metropollerinden birinin simgesi haline gelmiştir.