Farklı etnik ve dinî kimlikten milyonlarca insanı kubbesi altında barındıran ve bu karmaşık kompozisyona rağmen yüzyıllarca hüküm sürmeyi başaran bir imparatorluk olarak Devlet-i Aliyye’nin siyasi ve idari kurumları bu başarıda mutlaka çok önemli roller oynamıştır. Bir imparatorluğu 600 yıldan uzun bir süre ayakta tutmak oldukça güç olmasına rağmen yerleşmiş kurumları ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu uzun yüzyıllar üç kıtada hakimiyet sürmüştür. Bu kurumların her biri şüphesiz ki ziyadesiyle önemlidir zira aralarında bir tanesi vardır ki devlet idaresinin – tabir-i caizse – belkemiğini oluşturmuştur. Bu kurum ise “kul sistemi”dir.
Kul sistemi esasen beyni saray olan, temeli de devşirmeye dayanan bir sistemdir. Ayrıca uzun yıllar boyunca eğitimin esas alındığı, çok sıkı bir eliminasyon ve seçim sisteminden oluşur kul sistemi. Özünde ise, padişaha sadakat ve devlet yönetimi ile ilgili bilgi sahibi olmak vardır. Komplike ve uzun bir sürecin içerisinden geçilir kul sisteminde. Kul sisteminde eliminasyon en baştan itibaren uygulanır. Daha Türk çıkacak gayrimüslim çocukların arasından devlet sisteme ayak uydurabilecek ve bu sistem içerisinde görev yapabilecekler seçilirdi. Seçilen gayrimüslim çocuklar öncelikle Türk ailelerin yanına verilir ve burada birçoğu ihtida ederdi. Belli bir yaşa gelen çocuklar, Müslüman ailelerin yanından alınarak temel askerî eğitimleri alabileceği yerlere gönderiliyordu. Acemi oğlanları olarak bilinen bu süreçte de ciddi anlamda bir seçim söz konusuydu. Acemi oğlanlarından en başarılı ve en yetenekli olanları iç oğlanları olarak enderûna alınıyordu. Enderûnda ise günümüzdeki eğitim sisteminin aksine belirli bir müfredat olmadan uzun yıllar eğitim almaya devam ediyorlardı. Bu eğitim süreci de bir eliminasyon süreci olmakla beraber, burada alınan eğitimin ne kadar uzun olacağı tamamen öğrencilerin yetenekleri ve gösterdikleri başarı ile alakalıydı. Enderûndaki eğitim temel olarak padişah ve devlete sadakati sağlamayı hedefliyor ve sistem içerisinde, devlet ideolojisine uygun bir insan tipi yetiştiriyordu. Buradaki eğitimini tamamlayanlar ise çıkma görevi olarak bilinen saray dışı görevlere atanıyordu. Acemi oğlanları içerisinden enderûna gidemeyenler ise kapıkulu ocaklarına alınıyordu. Burada daha ziyade iki ana grup içerisinde askerî eğitimler veriliyordu. Bu gruplardan bir tanesi yeniçeriler ve diğeri de altı bölük olarak bilinen, Devlet-i Aliyye’nin temel askerî gücünü oluşturan askerî birlikleri oluşturuyorlardı.
600 yıldan uzun hüküm süren bir devletin kurumlarının ilk günkü gibi kalması ve korunmuş olması pek tabii ki beklenemez. Bu önermeye kul sistemi de dahildir. Yüzyıllar içerisinde kul sitemi de birçok değişikliğe uğramasına rağmen genel özelliklerini ve eğitim sistemini kaybettiğini söylemek doğru olmayacaktır. Bunun yanı sıra, en başından sonuna kadar kul sisteminin en önemli olgularından bir tanesinin de bu sistemin içerisine giren herkesin eliminasyona tabii tutulması olduğunu unutmamak gerekir. Kökenleri Osmanlının kuruluşuna kadar uzanan, yukarıda belirtilen özellikleri ve sistematiği de Sultan I. Murad dönemine kadar uzanan, devlete ve padişaha sadık devlet görevlileri yetiştirme amacı güden bir sistem olduğunun da altını özellikle çizmek gerekir.