Sultan Abdülaziz, bazı Osmanlı padişahlarının taşıdığı şair kimliğinin aksine, resim sanatıyla yakından ilgilenen bir hükümdar oldu. Tanzimatla birlikte yüzünü Batı’ya dönen ülkede, Abdülaziz zamanında bu ilişkiler pekiştirildi ve ilk posta pulundan, Darüşşafakka’nın açılışına pek çok ilk yaşandı. O dönemde Mühendishane ve Harbiye gibi okullar dışında resim eğitimi alamayan gençlerin, tahsil için Avrupa’ya gönderilmesi de bu ilkler arasında yer aldı. Aynı zamanda Avrupa’dan da ressam ve mimarlar öğretmenlik yapmak üzere Osmanlı topraklarına çağrıldı. Günümüzde İstanbul, Fındıklı’da bulunan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin tarihi, Sultan Abdülaziz’in ve Avrupa’ya giden ilk öğrencilerden olan Şeker Ahmed Paşa gibi şahsiyetlerin, bu sanatın bağımsız bir eğitim kurumunda öğretilmesi amacıyla yaptıkları çalışmalar sonucu kurulan Sanayi-i Nefise Mektebi’ne dayanır.
Aslında Şeker Ahmed Paşa’nın düzenlediği ve sonrasında çeşitli cemiyetlerin de devam ettirdiği resim sergileri, halk arasında büyük bir merak uyandırmış, devlet yetkilileri tarafından da oldukça dikkat çekmişti. Orta dereceli okullara konan resim dersi için ihtiyaç duyulan öğretmen açığı da iyice gündeme geldiğinden, bünyesinde resim ve mimarlık eğitimi verecek bağımsız bir kurumun önü açılmış olması gerekirdi. Fakat, daha önce bizzat Abdülaziz’in davet ettiği Fransız ressam Guillemet’in bu yöndeki çabaları, resmî makamlar tarafından hiçbir karşılık bulamadı. Bunun üzerine, karısıyla birlikte Beyoğlu’nda yaşayan Guillemet, burada çoğunluğu Ermeni öğrencilerden oluşan özel bir akademi açmaya karar verdi. Geçen 4 yılın ardından, o dönemin Maarif Nazırı, yani Milli Eğitim Bakanı Münif Mehmed Paşa, müdürlüğünü Guillemet’in yapacağı bir güzel sanatlar okulu açılması için Şura-yı Devlet’e (Danıştay) başvururken, devletin özellikle Balkanlar’daki gücünü büyük ölçüde yitirdiği, 11 yıl sonunda ağır bir yenilgiyle son bulacak Osmanlı-Rus savaşı patlak verdi. Savaş sebebiyle birden mülteci konumuna düşen 1 milyon Osmanlı vatandaşının Balkanlar’dan Anadolu’ya göç etmesine yardım eden Guillemet’in, bu sırada tifoya yakalanıp hayatını kaybetmesi, Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane teşebbüsünün sonuçsuz kalmasına sebep oldu.
1883 yılına gelindiğinde, Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi adıyla anılan yüksek dereceli bir eğitim kurumu açıldı. Sunduğu kaliteli güzel sanatlar eğitimiyle 100 yılı aşkın bir süre boyunca tüm ülkeye hitap edecek olan bu akademi, ilk Türk ressamlarından olması bir yana, arkeoloji ve müzecilik alanlarında da dünya çapında ün kazanmış olan Osman Hamdi Bey’in gayretleriyle kuruldu. 15-25 yaş arası öğrencilerin kabul edildiği okulda resim eğitimi 5 yıl, mimarlık ve heykeltıraşlık 4’er yıl, hakkaklık ise 3 yıl sürecek uygulamalı derslerin yanında herkese zorunlu tutulan teorik dersler de görülecekti. Her yıl Avrupa’ya öğrenci gönderen kurum, orada eğitimini tamamlayanların kadroya alınmasıyla, kısa zamanda bir sanat merkezi haline dönmüş, 20 öğrenciyle başlanmış olmasına rağmen, gayrimüslimlerin de yoğun rağbetiyle birlikte mevcudu 200’e kadar dayanmıştır.
Mektep, uzun tarihi boyunca sürekli değişimler yaşamış, ders programları sürekli geliştirilmiş, yeni bölümler açılmış, yeni binalar kazanmıştır. Yeni talimatnamelerle, atölyeler, salonlar, büyük odalar yaptırılmış, öğretmen ve öğrenci sayısı da artmıştır. Bilhassa cumhuriyet sonrasında yaşanan reformlarla, öğrenci ve öğretmen niteliği giderek artan okul 1969’da bilimsel özerkliğini kazanmış, kanunla adı Devlet Güzel Sanatlar Akademisi yapılmıştır. Mimarlık, güzel sanatlar, fen-edebiyat fakülteleri, fen ve sosyal bilimler enstitüleri, konservatuvar, sinema-televizyon bölümlerini ihtiva eden üniversite 29 Ocak 2004’ten itibaren Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi adıyla hizmet vermektedir.