Kitap Dünyası

Rüyaların Yorumu

Hakan Arslanbenzer / 12.10.2015

Pek az bilim eseri Freud’un Rüyaların Yorumu kadar modern sanatlarla yol arkadaşlığı yapabilmiştir. Çok sevilen bir yol arkadaşı sayılmaz tabii, Freud. Önünde sonunda metotçu bir bilim adamı olduğu için, sanat onun için her zaman bir yandan çalışmasını dayatabileceği bir malzeme, diğer yandan şöhretini yaygınlaştırabileceği bir sosyete işlevi görmüştür. Modern bilimlerin 3 P’si, yani Psikoloji, Psikiyatri ve Psikanaliz zaten daima araçsal yaklaşmıştır modernitenin araçsallığını yıkmaya yönelmiş sanatlara. Sanatlarla 3 P’nin yüzyılı aşan birlikteliği sanatlar açısından çoğunlukla zoraki bir birlikteliktir, hatta bazı durumlarda iğfal ve tacize, tecavüze kadar gitmiştir. Psikiyatri ve Psikoloji her neyse ama Psikanaliz varken sanatların fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şekilde yaşaması, hayatiyet arz etmesi pek mümkün değil. Mesela şair olarak ne söylerseniz söyleyin, insanlar sizin söylediğinizin etkisine kendilerini yüreklice, gayretlice bırakmak yerine söylediğinizin anlamını, arkasında yatan kişisel tecrübeleri, zihninizde nasıl bir imgeleme tarzı olduğunu çözmeyi tercih edeceklerdir. Çağımız maalesef sözünü ettiğimiz 3 P’nin yoğun propagandasının da etkisiyle, sanatın bir anormallik, bir delilik, bir ayrıksılık olarak telakki edilerek zevkine varılmaya çalışılan bir çağdır. Ve bu etki günümüzde de yoğun olarak sürmektedir. Oysa sanatı bu lanete çarptıranların başında gelen Sigmund Freud’un eseriyle bizatihi ne türden bir faaliyet içinde bulunduğunu, neyi başarmaya çalıştığını gözetecek olursak, hem sanatın yeniden rahat bırakılması gerektiğini düşünenlere katılabiliriz hem de Freud’un sıradanlıkları birleştirerek sıra dışı bir figür haline geldiğini görebiliriz. Bildiğimiz anlamda bir pozitivist, hatta rasyonalist değildir Sigmund Freud. Rüya ve hayalle ilgilenebilecek kadar, dahası bunları kendisinin artık terk ettiği Musevi dininin inançlarıyla ilişkilendirebilecek kadar pozitif bilimlerin sınırlarını gevşetmeye yönelmiş görünen bir bilim adamıdır. Fakat yine de, bilim adamlığı kisvesi Freud’un çabasını daha baştan güdükleştirmiş, onu çözemeyeceği şeyleri çözerim iddiasına mecbur etmiştir. Freud’un hâlâ cidden okunan hemen hemen tek eseri olan Rüya Tabirleri mesela, sadece belli rüyaları (hasta rüyaları diyebiliriz genel olarak) yorumlama amacına sahip değildir. Hatta bu yan amaç gibi bir şeydir. Asıl amaç rüyaya yol açan karmaşık ve karanlık süreci aydınlatmaktır. Kitabın yazılışından bugüne geçen süreye dönüp baktığımızda rüyaya bu anlamda yol açan sürecin aydınlatılmasında gerçek bir adım atıldığını kabul etmek; kuşkudan ari, bütün itirazlara karşı koyabilecek, hani şu eski anlamında “bilimsel” bir kesinlik ortaya konulduğunu ileri sürmek mümkün değildir. Rüyalar bugün de en az her çağda olduğu gibi çok çeşitli şekillerde yorumlanıyor, yorumlanabilir, yorumlanmalıdır. Rüyalar eskimez. Her zaman yepyenidirler. Böyle olunca da rüya konusunu bitirmeye, rüyaları bilimsel olarak kataloglamaya, her birini önceden belirlenmiş bir metot sayesinde yorumlamaya, çözmeye ahdetmiş ve bunu kesinlikle başaramamış Sigmund Freud da önemli oranda başarısız, ama son derece ilginç bir rüya yorumcusu olarak hatırlanacaktır.

 

Yeni Haberler