Tamamen savaş stratejisi üzerine kurulu 10 bin kelimelik küçük bir kitap olmasına rağmen, Savaş Sanatı felsefi bir saygınlığa sahiptir. Bunu iki şeye borçludur: Sun Zi’nin üslubuna ve sıcak çarpışmayı ancak daha büyük savaşın yani politikanın, devletin bir tekniğinden ibaret görmesi. Batılıların Sun Zi’ye onca ilgi göstermesi, modern ve postmodern dönemde Sun Zi’den iktibaslar yapması boşuna değil. Sun Zi, büyük oyun içinde küçük oyunlar gibi bir tasarıma sahip olmakla, Platon ve Machiavelli’yi andırır. Platon site kanunlarının barışta dahi savaş durumuna göre hazırlanması gerektiğini düşünüyordu. Machiavelli ise iktidarın ele geçirilmesi ve elden bırakılmaması yolunda atılacak her adımın mübah olduğunu ileri sürüyordu. Sun Zi, Doğulu olduğunu Platon kadar katı, Machiavelli kadar basit olmamakla gösterir. 13 bölüm ve bin kadar cümleden oluşan Savaş Sanatı, Batılı benzerlerine göre daha soyut ve karmaşıktır. Bu da, Doğunun, bilhassa Çin’in içinde bulunduğu toplumsal ve siyasi karmaşanın büyüklüğüyle ilgili olsa gerek. Platon, Machiavelli ve Sun Zi arasındaki büyük bir benzerlik, her üçünün de kargaşa çağlarında yaşamış olmasıdır. Platon hayattayken Grek dünyasında site savaşları vardı. Machiavelli de İtalya’nın şehir devletlerinin birbirlerine karşı savaşta olduğu dönemde yaşamıştı. Sun Zi de yine benzeri bir feodal savaş sırasında ömür sürmüştü. Savaş özellikle seçkinlerin günlük hayatının bir parçasıyken, savaş üzerine yarı felsefi bir kitabın yazılması tabii karşılanmalıdır. Sun Zi’yi benzerlerinden ayıran, Platon kadar nesnel Machiavelli kadar öznel olmayıp iç ve dış etkenleri belli bir program etrafında zihnen örgütleyerek neyi hangi amaçla nasıl yapmak gerektiğinin kısa bir tarifine girişmiş olmasıdır. İsmiyle müsemma bir kitaptır Savaş Sanatı; savaşın politik bir sanat olduğunun ispatıdır. Çin’e ait bir tarafı da var tabii Savaş Sanatı’nın. Çin’de ölmek bir sanat, ama hayatta kalmak daha büyük bir sanattır.