Bırakın bir sahafı, orta halli bir şahsi kütüphanede bile kitapları karıştırırken kalem izlerine, parmak izlerine, göz izlerine, şayet acıklıysa okuduğunuz metinler gözyaşı izlerine, ağırsa dikkat izlerine, kıyıcıysa rikkat izlerine, ne bileyim, arasından çıkan gül yaprağı ve papatya kurusundan başka izlere, kartvizitten, Millî Piyango biletinden, otobüs biletinden, tiyatro biletinden, okul kartından, başka şeylerden başka izlere rastlarsınız da ağzınız açık kalır; yahu bu kitapları ne çok okuyan olmuş diye hayret etmekten kendinizi alamazsınız. Aynı hayretin yanı başında, yıllardır aradığınız, bir türlü bulamadığınız, baskısı tükenmiş artık “nadir” sıfatıyla anılır olmuş, bir dostunuz okumadığınızı duysa “Gitti ömrünün yarısı” diyeceği bir kitabın forması açılmamış halde, sararmışlığına bakmadan gıcır gıcır arz-ı endam etmesi ise ayrı bir hayret mevzuudur ve konumuz okunmayan kitaplara dair, çok okunmuş kitaplara dair birkaç kelam eylemekten ibarettir.
Çok okunmuş derken konuyu dağıtmayalım lütfen, popüler kitaplardan, dönemine göre moda olan, bazılarının okumuş görünmek için satın aldığı, birkaç sayfasını okuyup öylece bıraktığı, kırk yılda kırk sayfası göz görmemiş çok satan kitapların az okunmuş nüshalarından, ne bileyim, “Aman cahil görünmeyelim, ola ki mevzuu geçerse bigane kalmayalım” diye aynı kitabın defalarca okunmuş nüshasından, popüler olmasından dolayı film olan ucuz romanlardan, film olduğu için çok satan kitaplardan filan bahsetmeyeceğiz, yazının ilk paragrafının ikinci cümlesi de, okuduğunuz bu paragraf da ayrı ayrı yazı mevzuudur.
Yazıya giriş yapıyoruz madem, hemencecik söyleyelim ki insan ne kadar kitap kurdu olursa olsun, okuma hastası olursa olsun en çok okunan kitaplar sahafta bulunur ve bu okuma çok okumadan ziyade çok kişinin okumasıdır. Bu kadar “çok” sözcüğünü yinelememiz bile konunun ne kadar dallı budaklı olduğunu göstermektedir.
Bir defa el yazması kitaplarda, Müteferrika nüshalarında birden fazla okuyucu kaydı bulunmaktadır ki ehline sormalıdır. Kitabı yazdıran kişiden onu yazan hattata, onun ilk sahibinden, mirasa konan miras okuyucuya, öldükten sonraki başka mirasçılara, kitabı bilmem kaç akçeye alan kişinin kaydına, kitaba düşülen doğum ve ölüm tarihlerine, satırlardaki düzeltmelere, derkenara, son kenara filan bakılırsa, kitap adeta içinde yazılmayan başka kitaplar barındıracak kadar zenginleşmekte ve özgünleşmektedir.
Aynı şekilde Müteferrika baskılarında bile bu haritaya kaç kişi bakmış, bu lügatin şu kelimelerinde kaç kişi duraklamış diyecek değiliz elbette, ama çizgilerden, çiziklerden, kayıttan kuyuttan bu kitapları da kimlerin okuduğunu, isimlerini ve cisimlerini bilemesek bile, sayfaları karıştırırken görmek mümkündür.
E, el yazmasına, nadir kitaba not düşen okuyucu hazretlerinin, matbu kitaba not düşmesi hayli normaldir, ancak konumuz bu değildir. Her kitap basıldığı yahut yazıldığı günden itibaren silsile zinciri arada kesintiye uğrasa bile okuyucusunun o kitaba dair okuma tarihini de içinde taşımaktadır.
Bunun o kadar aktüel tarafları vardır ki bazı insanlar, bende filanın falanın kütüphanesinden çıkmış şu kadar kitap var diye övünmektedir. Ali Birinci Hoca gibi bazı kitap kurtlarının kütüphanelerindeki kitapların hangi kişilerin kütüphanelerinden çıktığı listelense mübalağasız bir kitap hacmini tutar.
Kitabın sadece satış mevzuunu, kıymetini, alınma ve satılma hikayesini, kaderini ve kederini değil, kimlerin elinden geçtiğini de sahaflara sormalıdır. Çok değil, çeyrek asır sahaflık yapan ademlerin bile aynı kitabı -aynı kitabı derken muğlaklık olmasın, ismiyle, cismiyle aynı nüshayı- dört kişiye sattıkları vaki olmuştur ve o döngüden dört başı mamur bir sinema filmi çekilse yeridir.
Uzatmayalım, kitabın okunanı, çok okunanı makbuldür. Okurken, sizden önceki okuyucuların dünyasını da aşikar ettikleri ölçüde okumanız mümkündür ve eyvallah birader, Allah rahmet etsin, ne tatlı okuyucuymuş diye Fatiha göndermeniz de okuyucu görevidir.
Çok okunan kitaplara örnek mi istiyorsunuz, kendi kütüphanenizi dikkatle elden geçirin, olmadı yolunuzu bir sahafa düşürün, bir okuyucu olarak eski okuyucuları tanımış olmak az bulunur bir şey değildir.