Birçok insanın hayatına mal olan Çanakkale Savaşı’na katılan ve ön cephede savaşan Mehmet Halit Bayrı’nın günlüğü kitaba çevrilecek.
Çanakkale Savaşı’na katılan ve yaşadıklarını günlüğünde anlatan Mehmet Halit Bayrı’nın günlüğü bu zamana kadar Sevengül Sönmez’in koruması altındaydı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Atatürk ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi (AÇASAM) Müdürü Yrd. Doç. Dr. Lokman Erdemir, günlüğün kitap halinde basılacağını açıkladı.
Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Erdemir, “Çanakkale cephesinde topçu subayı olarak görev yapan Bayrı, fakülteyi bitirdiği günlerde kendisini birden savaşın içinde buluyor. 12 Nisan 1915’de cepheye çağrılmış. Mehmet Halit, biraz şaşkındır. Yazdıklarından da anlaşılacağı üzere gördüğü manzaralar kendisinde tuhaf hisler uyandırır. Çanakkale’de her yer yıkıntı, her yer yanan evler, ölen insanlarla doludur. Zaman içinde olup bitenleri kaleme alır, savaşın şiddetini, dehşetini anlatır” dedi.
Subayın günlüğünden bazı alıntılar
“Taburumuzun akşamüzeri hareket edeceğini öğrendiğim cihetle izin alıp tekrar eve gelmek istedim. Topkapı’dan tramvaya bindim. Alay yaveri Mülazımısani Halit Efendi de tramvaya yetişti, fakat getirdiği haber iyi değildi. Taburun şimdi kışladan ayrıldığını Sirkeci’den Kuleliburgaz’a müteveccihen hareket edeceğimizi söyledi. Bunun için eve gidemedim…”
“Efrat, hamallar vesaire çalışıyor, hummalı bir faaliyet ortalığın hay u huy-ı tannanını arttırıyordu. Kendisine yolluk kumanya tedârik edenden tutunuz da bilinmeyen hususi sebeplerden dolayı melül duranlar, arkadaşlarıyla, dostlarıyla konuşup veda edenler…”
“Mermiler birbirini takip etmeye başladı. Biz bunlar üzerinde düşünüyorduk. Gülleler, Bolayır cihetinden geliyor, Gelibolu’nun üzerinden aşarak denize düşüyor, büyük su sütunları havaya yükseliyordu. Bir dakika sonra mermiler şehre düşmeye başlayınca tereddüdümüz kalmadı…”
“Şimdi güneş altın ışıklarıyla Gelibolu’yu yıkıyor, düşmanın çıkardığı yangınlar hâlâ devam ediyordu. Biz mahzun fakat kuvvetli bir intikam duygusuyla mücehhez olduğumuz halde Maydos’a doğru ilerliyorduk…”
“Yeni mevzilerimiz Arıburnu mıntıkayı harbi sol cenahında yüz beş rakımlı tepenin cenub-i garbisindeki topçular sırtları denilmekle maruf sırtlardadır. Tabur ve alay karargahı Uzundere Vadisi’nde olup bu vadinin biraz gerisinde inşa olunmuştur. Taburlarımızın önüne 47. ve 48. piyade alayımızın siperleri tesadüf eder…”
“Bölük sağdan yürü marş kumandasını verdi. Şimdi bütün batarya harekete gelmiş, yürüyor ve biz onu nur ve hande dolu kalplerimizle takip ediyorduk. Yürüdük, yürüdük… Yolda Anafarta’yı Kebir köyünden badehu fırka ve alayımıza bir müddet karargah olan Kanlıkuyu Deresi’nden geçerek ve akşama Bigalı köyü ilerisinde kavuşarak yürüdük…”