Özellikle sosyoloji ve siyasetbilim dergilerinde, kitaplarında “kuram” ve “teori” kelimelerini birtakım yeni moda Batılı yazarların ismine nerdeyse yapışık bir şekilde görürsünüz. Kuram deyince akla bunlar gelir. Bu yazanların kuramları evrensel hakikatin mercileri gibidir. Tabir caizse Foucault, Derrida gibi yazarlar yeni zamanların laik ayetullahları sayılır. Oysa kuram (theoria, nazariye) fazlasıyla özgül konular üzerinden yaratılan bir şeydir. Zaten evrenselliği de bunun üzerinden yakalamaya çalışmak demektir. Yani nazarımız ne kadar incelikliyse, ne kadar dikkatle izleyebiliyorsak nazariyemiz de o kadar güçlü ve sahici olmaya adaydır. Hasılı kelam, düşünce de şiir gibidir ve bu alanda da tercüme eserler ancak telif eserlerin kalitesi oranında değer ve anlam kazanır. Lafı çok uzattık ama biraz da gerekliydi. Şunun için gerekli: Kurtuluş Kayalı, akademik görevi ne olursa olsun, uzun süredir Türk düşüncesini izlemekte olan biridir. Önerdiğimiz kitabının adı bile buna işaret ediyor. Yani özgün düşünceler ortaya koyacağım gibi bir ihtirastan çok, şimdiye kadar ortaya konulanların iç tutarlığını ve kaziyelerini bulgulama gibi serin bir bilimadamı merakıyla hareket ediyor. Adını koymadan Türk düşüncesinin, özellikle 1940’lardan itibaren Türkiye’ye özgü olarak gelişen düşüncenin kuramını yapıyor. Yani iğneyle kuyu kazıyor bir bakıma. Ama Türk Düşünce Dünyasının Bunalımı başlıklı kitabını okuyan herkesin teslim edeceği gibi, kuyuyu cidden kazıyor da. Bunu da önemli oranda güncel siyasi yalpalanışlara mesafe koymayı ilke edinmesine borçlu.