Türkiye’de iktisat tarihi veya bir iktisat tartışması olarak tarih, Barkan’dan önce yoktu dersek pek abartı olmaz. Barkan, çağdaşı Fransız Annales Okulu tarihçileri kadar meşhur değil dünyada; ama onlarla hemen hemen aynı dönemde ve onlardan daha incelikli olarak çalışmalarını yaptığı da bir gerçektir. Bu özel inceliğin bir nedeni Barkan’ın yeteneği ise, diğer önemli bir neden Türk tarihindeki teknik bilgi boşluğunun tarihçiyi zorlaması olmalı. Benzeri bir durumu, anıtsal eseri Akdeniz Dünyası’nı esir kampında yazmaya başlayan Fernand Braudel’de görürüz, ki kitabın eksik birinci baskısını tamamlayıp aşan ikinci baskısında Ömer Lütfi Barkan’ın Osmanlı tarihi yönünden katkıları barizdir. Fakat ne Annales Okulu’yla etkileşimi açıklar Barkan’a mahsus inceliği ne modern Türk tarihçiliğinin ceddi ekberi Mehmet Fuat Köprülü’nün yol açıcılığı. Kendisi bir okuldur Barkan’ın. Sonradan içinde fazla bir şey yeşermese de okul da kurmuştur: Türk İktisat Tarihi Enstitüsü. Barkan’ın bugün fazla okunduğunu söyleyemeyiz. Bunda kültürün iktisadın yerini almasının payı var. Mesela Braudel iktisat merkezli bir tarih yazdığı halde işin hikayesine de yer verirken Barkan bulgu ve analizle yetinir. Elbette bu, Barkan’ın tasvirde kaldığı anlamına gelmez. Tahlil gücü yüksek bir tarihçi Ömer Lütfi Barkan. Cumhuriyetin ilk kuşağına mensup olduğunu da unutmamak lazım tarihçimizin. Bu kuşak bilimle gerçeği özdeş görüyordu. Bilimsel bulguları, meselelerin tahlilini ayrıca kültürleştirmeleri gerektiğini hiç düşünmemişlerdi.