Haberler

Udun asırlar süren tarihi

Tarih Haber / 31.07.2015

Ünlü Mısır firavunu II. Ramses döneminde, kısa saplı lavtaya benzer telli bir çalgı kil tabletlerde tasvir edilmeye başlandı. Müzik aletinin bundan sonraki yolculuğu, Elam bölgesinde milattan önce 800’lerde yapılmış bir figür haricinde, yüzlerce yıllık gizemle kaplı. Çalgıya özel alaka besleyen müzisyenlerce varlığı Sasani İmparatorluğu’na kadar sürdürüldü. Sasaniler; göğsünü deriden, gövdesini ise tek bir ağaçtan oyarak yaptıkları bu alete “barbat” (kaz göğsü) adını verdi. Müslüman Ortadoğu’da Arap bir müzisyen olan Zelzel, alete müstakil bir sap ekleyerek çalgının kaderini değiştirmiş oldu. Bu tarihten itibaren aletin yapımında birtakım farklılıklar ortaya çıktı. Ağaç dilimleri yan yana getirilerek yapılan yeni gövde, eskiye nazaran daha büyüktü ve bu sebeple göğsü de tahtadan yapılmaya başlandı. Araplar barbatın bu farklılaşmış haline “öd ağacı” anlamına gelen el-oud dediler. Türklerin başındaki “el”i atıp, ayn sesi boğazlarına uymadığı için de ut şeklinde söylediği bu alet, 11. yüzyılda başlayan Haçlı Seferleri’yle tanınıp Avrupa’ya götürüldüyse de, Batı müziğinde, Endülüs Emevileri döneminde benimsendi. Bu geçişte önemli rolü bulunan Endülüslü Ziryab’ın, tahta mızrabı, kartal teleğinden yapılan bir mızrapla değiştirmesi de Avrupa’da uygulanacak olan farklılıkların başlangıcı oldu. Müslümanların daha fazla nağme üretebilmek için kullanmadıkları perde bağları, Batılı müzisyenlerce çalgıya eklendi. Bu dönemde Farabi, sonradan onun icadı olduğu iddialarının ortaya çıkmasına sebep olacak kadar, uda hakim bir müzisyen oldu. Bu mucitlik meselesinde, getirdiği akort sistemi ve eklediği 5. tel de oldukça etkiliydi. Ut zamanla İran, Azerbaycan, Yunanistan ve Ermenistan gibi ülkelerde sevilen çalgılar arasına girdi.

Osmanlı sarayında uta karşı ilgi 15. yüzyılda artmaya başlamışsa da 17. yüzyılda bu önemini kaybetmiştir. Fakat bu uzun aranın ardından 19. yüzyılın sonlarında, İstanbul ve çevresince ut büyük rağbet görmeye başlamıştır. Hızla açılan ut imalathaneleri, musiki dükkanları ve bu dükkanlarda verilen ut eğitimi, kısa zamanda alanda büyük ustaların yetişmesine de zemin hazırlamıştır. Bunlardan en önemlileri, konak meclislerinde görünen Nevres Bey, Avrupai virtüozluğun ilk temsilcilerinden Ali Rifat Bey ve ud ve kemanın başı çektiği 78 devirli plak döneminin en önemli müzisyeni Yorgo Bacanos’dur. Ali Rifat Bey, Bağdat Konservatuvarı’nda verdiği derslerle tekniğini bütün Arap alemine yaymıştır. Kendinden sonraki bütün udileri etkileyen Yorgo Bacanos ise, mızrabı eşiğe yakın vurarak güçlü ve enerji bir ses tercih etmesiyle farklılaşmıştır. Günümüzde klasik uslübü devam ettirenlerin yanında, udu gitar gibi kullanan müzisyenler de yetişmektedir.

Yeni Haberler