Yeni Şafak gazetesinden Yusuf Genç, 29 Mayıs Üniversitesi tarafından düzenlenen “III. Uluslararası Osmanlı İstanbul’u Sempozyumu”na katılmak üzere Türkiye’ye gelen Ukraynalı Osmanlıca araştırmaları uzmanı Doç. Dr. Oleksandr Sereda ile bir söyleşi yaptı. Rusça, Bulgarca, Türkçe ve İngilizcenin yanı sıra üst seviyede Osmanlı Türkçesi de bilen Sereda, Ukrayna Ulusal Bilim Akademisi’nde Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Serada röportajda, İstanbul üzerine en zengin koleksiyonun Odessa kütüphanelerinde olduğunu belirtiyor. İstanbul tarihi üzerine çalışan Serada İstanbul’a ilişkin çalışmaların başında seyahatnamelerin geldiğini söylerken, seyyahların kendi ilgi alanları doğrultusunda İstanbul’a baktığını örnekleriyle açıklıyor. Kadın seyyahların giyim ve süs eşyası gibi nesnelere ağırlık verdiğini söyleyen Sereda, seyyah/ressam kılığında şehre girip siyasi casusluk amacıyla şehri resmeden ajanlara da dikkat çekiyor.
Oleksandr Sereda 320 yıl Osmanlı idaresinde kalan Odessa’da doğmuş olmasının, Osmanlı araştırmalarına yönelmesinde belirleyici olduğunun altını çiziyor. Doğduğu ve yaşadığı topraklarda Osmanlı’dan çok sayıda miras kaldığını ifade eden Sereda, “Eskiden, Rus döneminden kalma bazı anlayışlar dolayısıyla Osmanlı çalışmaları çok fazla merak edilen bir şey değildi. Yasak değildi ama biri çalışmak istese ‘niye çalışacaksınız Osmanlı dönemini, bir şey yok orada, o zaman burası sadece çöldü’ gibi bir cümle duyardınız. O bakış açısına göre sadece ‘Ruslar geldi ve medeniyet geldi’ vardı. Ben, ‘tamam çöl ama bakalım ne kadar çöl’ dedim ve araştırmalara başladım” diyor. İstanbul Üniversite’si çatısı altında Prof. Dr. Kemal Beydilli, Prof. Dr. Feridun Emecen gibi hocalarla çalışmanın kendisi için bir şans olduğunu söyleyen Ukraynalı bilim adamı, İstanbul hakkında oluşmuş literatürün önemli bölümünün Türkçeye henüz çevrilmediğinin altını çiziyor.