Yeni bir şiirin ilk ciddi örneği sayıyoruz Namık Kemal’i. Bunu yaparken Kemal’in aynı zamanda Taşlıcalı Yahya, Nefi, Nabi, Sümbülzade Vehbi, Koca Ragıp Paşa gibi yer yer hikmetli, bazen de siyasi ve muhalif söz söyleyen şairlerin devamı olduğu gerçeğini inkar etmiş oluyoruz. Batıdan aldığı etkileri tamam sayıyor, kendi geçmişiyle olan ilişkisini inkar ediyoruz. Victoria Holbrook gibi hariçten gazel okuyan bir Amerikalı çıkıp Namık Kemal divan şiiri bilmezdi deyince amenna ve saddakna diyoruz. Oysa Namık Kemal’in divan şiiriyle ilgili durumu bilgiden önce deneyimdir. Divanın içinde yaşıyordu. Çıplak gözle bakınca Nefi ve Nabi birleşimi gibi görünüyor Namık Kemal’in siyasi şiirleri. Bunu daha sonraki Fikret, Akif gibi büyük şairlere miras bırakmış olması hem bir şanstır hem de doğaldır. Şiirde tümüyle sıfırdan başlayan bir yenilik ilk anda kolayca moda olabilir ama çabuk unutulur. Yalnızca geçmişten, eski şiirden beslenen şiirse vasattır. Geçmişten beslenmekle birlikte kendi meselelerini veya sanatlarını icat ve ibda edebilen şiir kalıcı olur. Namık Kemal’in çok uzun süredir aleyhinde yürütülen edebi kampanyalara, bir yandan devletin resmi figürlerinden biri haline getirilmiş olmasına ve eserlerinin, özellikle şiirlerinin hiçbir zaman tam ve doğru dürüst yayımlanmamış olmasına rağmen hâlâ varlık ortaya koyabilmesi bizde karşılığı olan bir iş yapmasından kaynaklanıyor. Namık Kemal’deki Şinasi etkisi, Avrupa etkisi gibi konular aşılıp geçilmeli artık. Büyük Kemal, büyüklüğünü fikirlerine ve aksiyonuna olduğu kadar hikmet ve siyaset şiirinin geçmişiyle geleceğini kendisinde birleştirmesine de borçludur.