Kuzey Sami alfabelerinden olan Arami-Nabati alfabesinden türeyen Arap yazısı, harflerin yan yana durmasıyla kazandığı güzel görünüş ve bir cümleyi farklı biçimlerde yeniden düzenleyebilme imkanıyla, Hat denilen güzel yazı yazma sanatı için engin bir estetik yatak sağlamıştır.
Nabat yazısına ait iki farklı üslubu belirten “cezm” ve “meşk”, İslamiyet’ten sonra sıkça kullanılmaya başlanmış, kısa sürede sanat niteliğine kavuşmuşlardır. Sert kıvrımlı yazılışıyla öne çıkan cezm tarzı, Arap hattında kitap haline getirilmiş ilk Kur’an’da kullanılmış, kolayca yazılabilmesi sebebiyle günlük işlerde kullanılan meşk tarzı ise yumuşak kıvrımlı olduğundan güzel yazı hadisesine yatkınlığıyla anılmıştır. Emevi dönemine rastgelen yaygınca meşk kullanımı, kendinden başka hat çeşitlerinin doğmasına da zemin hazırlamış, bu dönemde kalem ağızlarının büyüklükleri belirlenmiştir.
Abbasi döneminde, canlı ilim hayatının neticesinde verraklar artmış, kitap yazarak bunları çoğaltma işlerine ilgi büyümüştür. Bu dönemde kullanılan sanata “verraki” denmiştir. Verraki hattından İbnü’l-Bevvab’ın yaşadığı 9-10. yüzyıllarda, şeş kalem olarak da bilinen ve altı hat yazısını belirten aklam-ı sittede yer alacak reyhani, muhakkak ve nesih hatları doğmuştur. Aynı dönemde yaşamış İbnü’l Hazin ise aklam-ı sittenin diğer yazıları olan tevkii ve rika yazılarına yön vermiştir. Yakut el-Musta ise 13. yüzyılda aklam-ı sitteyi tesbit etmiş, bu hadiseden sonra ise çoğu hat yazısı unutulmaya yüz tutmuştur.
Osmanlı Devleti’in ilk büyük hattatlarından olan Şeyh Hamdullah, Türk hat anlayışında Yakut’un etkisini ortadan kaldırmış, onun eserlerini Sultan II. Bayezid’in de teşvikiyle bir incelemeye tabi tutmuş ve sonucunda kendi sanat anlayışını ortaya koyan “Şeyh üslubu” meydana gelmiştir. Bu devirde, aklam-ı sitteden sülüs ve nesihin Türk zevkine daha uygun olduğunu anlaşılmış, diğer yazılar yalnız murakkalarda, besmele yazılarında ve hattat imzalarında görülmeye başlanmıştır.
Şeyh Hamdullah’tan sonra 17. yüzyılda kendi tarzını ortaya koyan hattatların başında Hafız Osman gelir. Hafız Osman’dan ilham alarak kendi şivelerini oluşturan İsmail Zühdü ve kardeşi Mustafa Rakım ise ondan bir asır sonra hat sanatına önemli katkılar yaptılar. Mustafa Rakım, o zamana kadar iyi örneklerin verilmediği celi sülüs (sülüsün daha kalın hali) yazısında mükemmel eserler vermiş, padişah tuğralarına son halini vermiştir. Sülüs ve nesih yazılarında ise en güzel eserleri vermiş olan Mehmed Şevki Efendi 1800’lerde yaşamış, talebeleri vasıtasıyla İslam alemine kendi tarzını yaymıştır.