Şerif Mardin, İlber Ortaylı’yla birlikte, kurumsal süreklilik tezinin yani Osmanlı’dan Cumhuriyet’e köksüz değişmeler olmadığı, aksine değişimin altında hiç değişmeden devam eden şeyler olduğu düşüncesinin en çarpıcı temsilcisidir. Buna göre, değişim ne kadar sarsıntılı olursa olsun değişim sonucu ortaya çıkan yenilik eskinin izlerini taşır. Şerif Mardin’in Yeni Osmanlıları da mutlak anlamda yeni değildirler. Dahası, Mardin yaklaşımına göre Cumhuriyet dönemindeki bazı fikirler Yeni Osmanlılardan esinlenmiştir. Kitabın yazılış amacını, kitaptan kırk yıl sonraki bir makalesinde, “Cumhuriyet’ten önce demokratik düşüncenin bir türünün ortaya çıkmış olduğunu vurgulamak” olarak tarif eder. Kitap 1962’de İngilizce basıldıktan ancak 34 yıl sonra Türkçeye çevrilebildi. Şerif Mardin’in sol harekete katılmamış olması en verimli çağında Türk düşünce dünyasının dışına değilse kenarına itilmesinde rol oynamıştır diyebiliriz. 1964-1976 arasında Türkçe kitapları çıkar ama fazla yankı uyandırmaz. Şerif Mardin’e yönelik popüler ilgi, 1990’dan sonra makaleleri derleme kitaplar halinde çevrilip birleştirilmeye başlayınca mümkün oldu. İlk ve bence temel eseri olan Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu’nun Türkçeye çevrilen son eseri olması daha da ilginç. Kitabın ilk bölümlerinde Yeni Osmanlıların siyasi faaliyetlerinin kısa tarihini verdikten sonra tevarüs ettikleri İslam siyaset düşüncesini tarif etmeyi dener Mardin. Bir an önce asıl konuya yani Yeni Osmanlılara gelebilmek için hızlıca yapılmış, aşırı yüzeysel bir tariftir bu. Üstüne kurulacak gözlem ve düşünceleri şüpheli kılmaya yetecek kadar yüzeysel hem de. Başka deyişle Şerif Mardin, kurumsal-düşünsel sürekliliğe içeriden değil dışarıdan bakmaktadır aslında. Ki aynı durumu Jöntürkler, Said Nursi gibi monografilerinde de müşahede ederiz. Kurumsal süreklilik teziyle bu dışarıdan, oryantalist dünyadan bakış arasında ciddi bir uyumsuzluk var. Asıl soru belki de, bizzat Şerif Mardin’in Türk düşüncesinin sürekliliği içinde nerede durduğu, daha doğrusu bir yerde durup durmadığı şeklinde sorulabilir. Şüpheli tarafları bir tarafa, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, bir taraftan da konuyu ihata etme gayretine sahip tek ciddi eser olarak orta yerde duruyor.