Şanlıurfa’ya yaklaşık 15 km uzaklıkta bulunan Göbeklitepe höyüğünün keşfi, tarih öncesi dönem ile ilgili bugüne kadar yapılmış olan temel arkeolojik varsayımların yeniden düşünülmesine neden oldu. 1995 yılında bölgede başlayan arkeolojik kazılarda bulunan anıtlar yeryüzünde şimdiye kadar bulunmuş en eski tapınağın kalıntıları olarak kabul ediliyor. Kazıları devam etmekte olan Göbeklitepe, 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştı.
Göbeklitepe’nin keşfinden önce dini faaliyetlerin tarım toplumuna geçiş ile birlikte başladığı düşünülüyordu. Ancak, Neolitik çağın ilk evrelerini işaret eden Göbeklitepe buluntuları avcı-toplayıcı grupların da anıtlar inşaa ettiğini kanıtlar nitelikte. Bu anlamda, henüz yerleşik yaşama geçmemiş olan insan topluluklarının da ibadet etmek için tapınaklar yaptığı söylenebilir.
Temmuz 2014’te hayatını kaybeden Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt, bölgedeki çalışmaların başlangıcından itibaren 20 yıl boyunca kazı ekibinin başkanlığını yürüttü ve Göbeklitepe’nin dünyaca tanınmasını sağladı. Schmidt’e göre, çember içine oturtulmuş T şeklindeki dikili taşlardan oluşan tapınak merkezinde pek çok insanın bir arada bulunduğu ölü gömme törenleri yapılıyordu. Boyutları 3-6 metre arasında olan taşların üzerinde başta sürüngen tilki ve yaban domuzu olmak üzere alageyik, ördek ve akbaba gibi çeşitli hayvan figürü kabartmalarının yanı sıra insan motifleri de görülüyor. T şeklinin ise insan gövdesini temsil ettiği düşünülüyor.
Bu özellikleriyle Göbeklitepe, bir yandan yerleşik yaşama geçiş ile ilgili bilgilerin yeniden sorgulanmasının önünü açarken diğer yandan Anadolu’ya atfedilen medeniyetlerin beşiği kavramını güçlendiriyor.